Zorunlu aşının hukuk dünyasındaki tartışmalı yeri özellikle geçirdiğimiz pandemi sürecinde tekrar alevlendi. Tüm dünyada tartışılan bu başlık çeşitli hukuk kararlarına konu oldu. Bu karaları incelediğimizde ise hukuk dünyasının kafasının karışık olduğunu görmekteyiz. Bu yazımızda biraz karar incelemesi yapıp, konuya yarışan haklar açısından bakacağız.
Ì Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi Vavřička ve
Diğerleri (Başvuru No. 47621/13 ve Diğer 5 Başvuru, 08/04/2021)
Göz
atacağımız ilk karar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden. Başvurucuların tek
tek iddialarını açıklamak yerine temel dayanaklarını aktaracağım. O da şudur
ki; başvuranlar yasal aşılama yükümlülüğüne uymamanın kendileri açısından
doğuracağı sonuçları AİHS’nin 8. Maddesi kapsamındaki özel hayata saygı
haklarıyla bağdaşmadığını iddia etmişlerdir.
Madde
8 ‘Herkes özel
ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.’
Burada
başvuruculara uygulana temel iki müeyyide vardır. Birincisi ebeveynlere, çocuklarına
devlet tarafından zorunlu tutulan aşı takvimine uymamaları sonucu uygulanan
para cezasıdır. İkincisi ise zorunlu tutulan aşıları olmayan çocukların sınıfa
alınmayarak eğitim hakkına ulaşımlarının engellenmesidir.
Kararda
ayrıca başvurucuların iç hukuk yollarında elde ettikleri sonuçlara da yer verilmiştir.
Burada Anayasa Mahkemesinin verdiği karadan alıntılamak istediğim bir yer var.
‘‘Anayasa
Mahkemesi, temyizde bulunanların [çocuklarına] aşı yaptırmayı reddetmelerine
neden olan ve aşılama konusunda tartışmasız ve önemli kamu yararına rağmen
temel olarak özerkliklerine saygı gösterilmesini gerektiren herhangi bir
istisnai veya ikna edici ve tutarlı bir şekilde ileri sürülen gerekçeler tespit
etmemiştir.’’
Anayasa
Mahkemesi burada açıkça kişisel haklarla toplumsal yükümlülükler çakıştığında
önceliğin tartışmasız bir şekilde kamu yararına tanınması gerektiğini ifade
ediyor. Bir tarafta AİHS’de de kendine yer bulan özel ve aile hayatına saygı
hakkı, düşünce özgürlüğü ve eğitim hakkı diğer tarafta ise toplum sağlığı ve
kamu yararı…Hakların birbirini sınırlamadan özgürce var olamadığı bir durum söz
konusu. Aşı uygulamasının özel hayata saygı hakkına yönelik bir müdahale olduğu
ortadadır. Peki bu müdahale meşru amaçlara uygun ve demokratik toplumda gerekli
görülerek zorunlu tutulabilir mi?
AİHM’nin
yaptığı değerlendirme ise hem yerel hukuk hem de AİHS hükümlerine
dayanmaktadır. Buna göre;
‘‘Hükümet tarafından öne sürüldüğü ve yerel
mahkemeler tarafından da kabul edildiği üzere, aşı görevinin güdülen amaçları
bakımından, ilgili mevzuatın amacı, sağlık açısından ciddi risk oluşturabilecek
hastalıklara karşı koruma sağlamaktır. Bu hem söz konusu aşıları yaptıranları
hem de aşılanamayan ve bu nedenle savunmasız durumda olan, söz konusu bulaşıcı
hastalıklara karşı korunmak için toplumun genelinde yüksek düzeyde aşılamanın
sağlanmasına dayanan kişileri ifade etmektedir. Bu amaç, 8. maddede tanınan
sağlığın korunması ve başkalarının haklarının korunması amaçlarına karşılık
gelmektedir.’’
Mahkeme,
kararını özellikle yerel hukuk sisteminin zorunlu aşı uygulamasına yer verdiği
düzenlemeleri hem çevre ülkelerin hukuk sistemlerinin konuya bakış açısına yer
vererek oluşturmuştur.
Ì Anayasa
Mahkemesi Halime Sare Aysal Başvurusu (Başvuru Numarası: 2013/1789)
İkinci
karar kendi hukuk sistemimizden, bir başka bakış açısı.
Başvurucu, çocuğuna bebeklik dönemi aşılarının
yapılmasını kabul etmediği için ilk derece mahkemesi tarafından sağlık tedbiri
yaptırımıyla karşı karşıya kalıyor. Bu karar, maddi ve manevi varlığın
korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlali olduğu iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine taşınıyor.
Mahkeme,
kararında ilgili hukuk başlığı altında “Koruyucu ve destekleyici tedbirler’’
ile sağlık tedbirlerinin 5395 sayılı kanundaki tanımlarına yer veriyor.
Buna göre;
“(1) Koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun
öncelikle kendi aile ortamında korunmasını sağlamaya yönelik danışmanlık,
eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak tedbirlerdir. Bunlardan;
d) Sağlık tedbiri, çocuğun
fiziksel ve ruhsal sağlığının korunması ve tedavisi için gerekli geçici veya
sürekli tıbbî bakım ve rehabilitasyonuna, bağımlılık yapan maddeleri
kullananların tedavilerinin yapılmasına, Yönelik tedbirdir.”
Yerel mahkeme başvurucunun çocuğunu
‘korunmaya muhtaç çocuk’ olarak değerlendirip, üstte tanımına yer verilen
sağlık tedbirine karar verirken, AYM aksi yönde olup hak ihlaline hükmetmiştir.
Mahkeme oybirliği ile Anayasa’nın
17. Maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Madde şöyledir;
“Herkes, yaşama, maddî ve
manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbî zorunluluklar ve
kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası
olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tabi tutulamaz.”
Mahkeme, özel hayata saygı kapsamının
geniş değerlendirilip, aşı uygulamasının da buna dikkat edilerek ele alınmasını
doğru bulmuştur. Burada özellikle AİHS’nin 8. Maddesine vurgu yapmıştır. Karar
metninde AİHM’nin farklı kararlarına atıfta bulunularak, tıbbi müdahalelerin
boyutu ne kadar küçük olursa olsun, belirtilen haklara müdahale teşkil
ettiğinin altı çizilmiştir.
Tıbbi
müdahalelerde aranılacak en temel unsur kişinin rızası olacaktır. Velayet ve
vesayet durumlarında bu müdahaleler için aranacak rıza ise küçük veya
kısıtlının, veli ya da vasisinden beklenir.
AYM
bu ve birçok gerekçe ile hüküm vermiştir. Kararın tamamen bir özetini çıkarmak
bu yazının kapsamını fazlaca genişletecektir.
Sonuç
olarak diyebiliriz ki aşı alanında, bireysel sağlık hakkı (tedavi özgürlüğü
dahil) ile başkalarının birlikte var olan ve karşılıklı hakları ve çıkarları
arasında bir denge sağlanması gerektiği ortadadır. Bu dengeyi sağlaması
gerekense yürürlükteki hukuktur. Verilen karalar da ülkelerin yürürlükteki
hukuklarının öncelik verdiği haklar ekseninde oluşmaktadır.
Bu
yazıda geçen kararları ve zorunlu aşıya yer veren daha pek çok mahkeme kararını
HUDOC ve T.C. Anayasa Mahkemesi Kararlar Bilgi Bankası’ndan bulabilirsiniz.
Av. DENİZ EKİN BAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.