Bu haftaki yazımda Türk Medeni Kanunu madde 166/4’te
düzenlenen eylemli ayrılık sebebiyle boşanma davasını konu alacağım.
Fiili ayrılık nedeniyle boşanma, diğer adıyla ortak hayatın yeniden kurulamaması sebebiyle boşanma; boşanmanın genel sebepleri arasında yer almaktadır. Hükmün düzenleniş amacı, eşlerin fiilen ayrı yaşıyor olmaları nedeniyle sona ermiş evlilik birliğini ve bunun yanı sıra artık gerek eşlere gerekse topluma bir yararı olmayan, şeklen sona ermiş evliliğin sürdürülmesinin faydasız oluşudur. Bu husus TMK 166/4’te “Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir. İlgili kanun maddesinden hareketle fiili ayrılık sebebiyle boşanmanın şartları şunlardır:
· Daha Önce Herhangi Bir Sebeple Açılan
Boşanma Davasının Reddedilerek Kesinleşmesi
Öncelikle eşlerden biri tarafından,
herhangi bir boşanma sebebine dayanılarak açılmış ve reddedilerek kesinleşmiş
bir boşanma davasının mevcudiyeti gerekir. Davanın hangi eş tarafından açılmış
olduğu veyahut dayanılan boşanma sebebi önem taşımamaktadır. Öte yandan kural
olarak davanın ret gerekçesi önemli olmayıp reddedilmiş olması yeterlidir.
Ancak bu noktada önemle belirtmek gerekir ki önceki davanın, esastan
reddedilmiş olması gerekmektedir. Bu noktada yetki yönünden reddedilmiş bir
boşanma davasının varlığı, TMK 166/4 uyarınca aranan şartları yerine
getirmeyecektir. Birden fazla reddedilen boşanma davasının mevcudiyeti halinde
ise, herhangi birine dayalı olarak davacı eş fiili ayrılık sebebine dayalı
boşanma davası açabilecektir. Bu husus Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 11/05/2005
tarihli 2005/5633 Esas numaralı kararında “Türk
Medeni Kanunu’nun 166/son maddesi uyarınca boşanmaya karar verilebilmesi için
boşanma sebeplerinden herhangi biri ile açılmış ve reddedilmiş olan davada
kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren üç yılın geçmesi ve evlilik birliğinin
yeniden kurulamaması yeterlidir. Reddedilen davanın taraflar arasındaki son
dava olması koşul değildir.” şeklinde karar verilmiştir.
· Kararın Kesinleşmesinden İtibaren Üç
Yıllık Sürenin Geçmesi ve Ortak Hayatın Kurulamaması
Kanunda düzenlendiği üzere fiili ayrılık sebebiyle boşanma davası açılabilmesinin bir diğer şartı, ret kararının kesinleşmesi üzerinden üç yıl geçmiş olmasıdır. Kanunda aranan üç yıllık fiili ayrılık süresi kesintisiz olmalıdır. Ortak hayatın bir kez kurulması halinde, yeniden başlayacak olan fiili ayrılığın süresi ne olursa olsun artık eşler bu sebebe dayalı olarak boşanma davası açamayacaklarıdır.
Öte yandan ilgili düzenlemede “her ne sebeple olursa olsun ortak hayat
yeniden kurulamamışsa” ifadesinden yola çıkılarak, ortak hayatın neden
kurulamadığı veyahut söz konusu ayrılığın iradi veya irade dışı olması
hususunun bir önemi söz konusu değildir.
Ortak hayatın yeniden kurulamamasıyla
ifade edilmek istenen, eşlerin evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerini
yerine getirerek ve yine evlilik birliğinin devamı niteliğinde sayılabilecek
koşullar altında bir araya gelmemesi halidir. Nitekim eşlerin zaman zaman kısa
süreli olarak diğer eşin evine gitmesi, müşterek çocuklar için bir araya
gelmeleri, yalnızca sosyal ilişkiler çerçevesinde çeşitli ortamlarda beraber
bulunmaları halleri Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca, ortak hayatın kurulmuş
olduğu anlamına gelmeyecektir.
· Eşlerden Birinin Boşanma İsteminde
Bulunması
Son olarak eşlerden birinin ortak
hayatın yeniden kurulamaması nedeniyle boşanma davası açmış olması gerekmektedir.
Açılan bu davada davayı açan eşin, önceki davada kusurlu olup olmadığı veyahut
önceki davanın davacısı veya davalısı olması hususu önem arz etmemektedir.
Üç yıllık fiili ayrılığın mevcudiyeti, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına ilişkin kesin karine teşkil etmektedir. Bu nedenledir ki tarafların aksini ispat etmeleri mümkün değildir. Şartların gerçekleşmiş olması halinde, hâkim boşanma kararı vermek zorunda olup, hâkime takdir yetkisi kanun uyarınca tanınmamıştır.
Benginur MERCAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.