01.06.2023 tarihinde Anayasa Mahkemesi E:2022/120 K:2023/107 sayılı kararında Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin itiraz yoluna başvurusu ile birlikte, Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması düzenlemesine dair olan tüm hükümlerin oy çokluğu ile iptaline karar verilmiştir.
CMK m.231/5’e göre “Sanığa yüklenen suçtan dolayı
yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis
veya adli para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının
geri bırakılması, kurulan hüküm sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını
ifade eder.” şeklinde belirtilmiştir. CMK m231/6’da hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kurumunun işletilebilmesi için var olması gereken şartlar
belirtilmiştir. Buna göre;
a) Sanığın
daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece,
sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde
bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun
işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki
hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekir.
“Sanığın
kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilemez.” şeklinde ifade edilmiştir. HAGB kararının verildiği durumda sanığın
5 yıl süreyle denetime tabi olacağı eğer bu 5 yıllık denetim süresi içerisinde,
sanık hakkında kasıtlı bir suç işlemiş olması durumunda bir kez daha hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasının geri bırakılması kararı verilemez. Denetim
süresi içerisinde kasten, yeni işlenmiş bir suç yahut denetimli serbestlik
tedbirlerine aykırılık bulunması durumlarında mahkeme hükmü açıklar.
CMKm.231/10’da belirtildiği üzere “Denetim süresi içerisinde kasten yeni bir
suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun
davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak,
davanın düşmesi kararı verilir.”
Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “görevi
yaptırmamak için direnme” ve “kasten yaralama” suçlarından oluşan
bir ceza davasında Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının Anayasa’ya ve
gereklerine aykırı bulunduğunu ileri sürmek suretiyle iptali için yüksek
mahkemeye başvuruda bulundu. Yapılan başvuruda özetle hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararı verilmesinin sonucunda, mağduriyeti bulunan taraf
açısından yeterli düzeyde mağduriyetin giderilmesini sağlamadığı, sanıkların
cezadan muaf tutulmasına yol açtığı ve devletin bir yükümü olarak kişilerim
maddi ve manevi varlıklarını koruma, belli bir seviyede bulundurma ve
geliştirme konusundaki vazifesini yerine getirmek hususunda yetersiz kaldığı
belirtilerek, söz konusu durumun Anayasa m.17’ye aykırı olduğu ileri
sürülmüştür. Bu olgu Anayasa m.17’de şu şekilde ifade edilmiştir; “Herkes,
yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir…”.
Belirtilen maddenin amacı kişilerin şahsında gerçekleşme ihtimali bulunan bir
ölüm ya da yaralama olayında, mevzuat ışığında etkin ve seri bir şekilde
uygulamaya geçirilmesi ve olayda sorumluluğu bulunanların tespit edilerek hesap
vermelerini sağlamaktır. Anayasa m.17 uyarınca kamu görevi ifa edenlerin bu
aykırı muamelelerinin cezalandırılmasından ziyade üçüncü kişilerin aykırı
muameleleri dolayısıyla oluşan durumda devletin pozitif yükümlülükleri uyarıca
daha esnek bir şekilde davrandığı görülmektedir. Bu olgular çerçevesinde
failinin kamu görevlisi olduğu hukuka aykırı ve ehemmiyeti yüksek olan
fiillerin doğru bulunmayıp, cezalandırılmasının yapıldığının gösterilmesi
gerekmektedir. Bu sebeple kötü muamele dolayısıyla veya işkence suçunu
gerçekleştiren kamu görevlisi cezasız kalmamalıdır. HAGB kurumunun bu şekilde
işlenmiş olan suçlara karşı herhangi bir yaptırımının bulunmuyor olması ve
mahkemeler özelinde bu duruma karşı uygulanacak olan sürekli ve genel bir
uygulamanın oturtulamamış bulunması, HAGB tarafından mağdurların giderimini
sağlayacak sonuçlar verilemediği belirtilerek usul yükümlülüğü açısından
bağdaşmadığı görülmüştür. Anayasa Mahkemesi mevcut olan durumuyla hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kurumunun beklenilen düzeyde kamu gücünü
kullananların keyfi uygulamalarını önlemekte yeterli olamadığı, temel hak ve
özgürlükler kapsamındaki olguların gerçekleştirilmesi üzerinde olumsuz ve
caydırıcı etki bıraktığı anlaşılmaktadır. Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesi
kuralın Anayasa’nın m.13,17,35 ve 36. maddelerinin kanuna aykırı olduğunu
belirterek iptal kararı vermiştir.
Yazımızın sonuna geldiğimizde kendi
yorumumuzu yapacak olursak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi isabetli olmuştur. HAGB sebebiyle
kişilerin bunu bir suçsuzluk vasıtası olarak görmesi ve mağduriyeti bulunan
kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesine dair oluşan güvensizliğin önüne
geçilebilecektir. Bununla beraber Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde
bahsetmiş olduğu kamu otoritesinin işlemiş olduğu suçlar konusunda HAGB
kurumunun sağlayamadığı güven durumu tartışmaya açıktır. HAGB kurumunun zaten
iki yıl ve altındaki ceza süresine tabi olan suçlarda uygulandığı düşünülürse
kamu otoritesi olarak bu otoriteyi kullanmakla yükümlü kişinin işlemiş
olabileceği suçlar ve bu suçların karşılığı olarak ilgili kanunlarda belirtilen
cezaların bu aralığa çoğunlukla girmediği görülebilecektir. Bir diğer yandan
cezalandırılması gündemde olan sanığın yargılama süreci devam ederken hakkında
henüz kesinleştirilmiş bir hüküm bulunmadan HAGB’yi kabul etmesi ve bunun kabul
edileceği sıranın belirgin olmaması sebebiyle sanığın acaba ceza alır mıyım
korkusuyla bu durumu kabullenmesi veya kabulleniyor olması yadsınamaz bir
gerçekliktir. Tüm bu sayılan durumlar ışığında HAGB’nin iptali yerinde ve
isabetli bir karar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bundan sonraki süreçte HAGB
yerine mağduriyetleri önleme hususunda etkili bir kanuni düzenlemenin yapılması
ve adalete duyulan güvenin artırılması gerekmektedir.
Stj.
Av. Batın ÇEBİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.