25 Mart 2024 Pazartesi

MUNZAM(AŞKIN) ZARAR VE İSPATI

Bilindiği üzere para borçlarında borçlunun temerrüdü halinde alacaklının zarara uğraması kuvvetle muhtemeldir. Söz konusu zararın karşılanması için ise ilk akla gelen kavram temerrüt faizidir. Ancak yüksek enflasyon ve devalüasyonun ekonomide göstermiş olduğu olumsuzluklar ile temerrüt faizinin alacaklının zararını tam olarak karşılayamadığı hallerde bu boşluğu munzam(aşkın) zarar doldurmaktadır. Kısacası alacaklının, borçlunun temerrüdü dolayısıyla uğradığı zararın temerrüt faizi ile karşılanamaması ve alacaklının temerrüt faizini aşan bir zarara uğraması durumunda munzam zarar talep edilebilmektedir (TBK madde 122/1). Bugünkü yazımda munzam zarardan ve özellikle güncel içtihatlar doğrultusunda munzam zararın ispatından kısaca bahsedeceğim.

CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNDA BİR KORUMA TEDBİRİ: TUTUKLAMA

Tutukluluk, ceza muhakemesi hukukunda ele alınan en önemli koruma tedbirlerinden biridir. Şüpheli veya sanığın suçluluğu hakkında kesin kararın verilmesinden önce kanunlarda belirtilen hallerin gerçekleşmesi durumunda hakim kararıyla tutukluluk koruma tedbirine başvurulur. Tutukluluk hali, şüpheli veya sanığın tutukluluğuna karar verilen andan başlar ve salıverilme veya cezanın infazına kadar devam eden geçici bir tedbirdir.

VERİLERİN HUKUKA AYKIRI OLACAK ŞEKİLDE VERİLMESİ VEYA ELE GEÇİRİLMESİ

Günümüzde özel hayat ve bu özel hayatın gizliliği konusu oldukça önem kazanmıştır. Sosyal medya olgusunun aracılığı ile farklı tarzlarda oluşturulan platformlar sosyal medya içeriklerinin çeşitlenmesinde önemli rol oynamaktadır. 

GÜVEN SARSICI DAVRANIŞ NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI

Güven sarsıcı davranış eşler arasındaki güven duygusuna zarar verecek her türlü eylem olarak tanımlamak mümkünse de bu yazımızda yalnızca sadık kalma yükümlülüğüne aykırı olan güven sarsıcı davranış incelenecektir. Sadık kalma yükümlülüğü Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinde eşlerin hak ve yükümlülükleri arasında düzenlenmiştir. Zina düzeyine varmayan ancak sadık kalma yükümlülüğüne aykırı olan davranışlar ise “güven sarsıcı davranış” olarak nitelendirilmektedir. Bu davranışların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olduğu gerekçesiyle (TMK m. 166 uyarınca) boşanma davası açılabilmektedir. Zinaya dayalı mahkeme aksi kanaatte ise evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı olarak açılan terditli boşanma davalarında zinanın ispat edilemediği/kabul edilmediği durumlarda iddia ve vakıalar güven sarsıcı davranış olup olmamasına göre değerlendirilerek şartlar oluşmuşsa boşanma kararı verilebilecektir.

TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN VE TÜKETİCİ HAKEM HEYETLERİ

Kanunkoyucu, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmek amaçlarını ortaya koymuştur. Kanun, her türlü tüketici işlemiyle tüketiciye yönelik uygulamaları kapsamaktadır.

4 Mart 2024 Pazartesi

TÜRK HUKUK TARİHİNDE KADIN

 

                   I.            İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK HUKUKUNDA KADIN

İslamiyet öncesi Türk toplumuna dair kaynaklarda görülür ki bu dönemde kadına diğer toplumlara kıyasla oldukça ciddi bir değer atfedilmiştir. Bu dönemde kadın, dünyadan soyutlanmamış ve toplumsal düzenin önemli bir parçasıdır.

MEMUR DİSİPLİN HUKUKUNA HÂKİM OLAN TEMEL İLKELER

        Disiplin hukukuna hâkim olan temel ilkeler çoğunlukla mahkeme  içtihatları  doğrultusunda ortaya çıkmıştır. Disiplin hukuku, cezalandırılma ilkeleri açısından ceza hukuku ile benzer özellikler taşımakta olup ceza hukukunda yer alan birçok ilke istisnaları olmakla birlikte disiplin hukukunda da yer almaktadır. Bugünkü yazımızda memur disiplin hukukuna hâkim olan temel ilkelerden kısaca bahsedeceğiz.

ARAZİNİN MÜLKİYETİNİN MALZEME SAHİBİNE VERİLMESİ (TMK m. 724)

     Yapı değerinin açıkça arazi değerinden yüksek olduğu durumlarda iyi niyetli   taraf   TMK m. 724’e göre uygun bir bedel karşılığında yapının ve arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme sahibine verilmesini isteyebilir. Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre TMK m. 724’ün uygulanabilmesi için 3 ana koşul ve 1 ek koşul aranmaktadır.