4 Mart 2024 Pazartesi

TÜRK HUKUK TARİHİNDE KADIN

 

                   I.            İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK HUKUKUNDA KADIN

İslamiyet öncesi Türk toplumuna dair kaynaklarda görülür ki bu dönemde kadına diğer toplumlara kıyasla oldukça ciddi bir değer atfedilmiştir. Bu dönemde kadın, dünyadan soyutlanmamış ve toplumsal düzenin önemli bir parçasıdır.

Örneğin Göktürklerde ve Uygurlarda Hakanın eşi de devlet işlerinde söz hakkına sahipti. Hatun devlet meclislerinde bulunabiliyor ve siyasette söz hakkına sahip olarak yön verebiliyordu. Orhun Yazıtlarında görüleceği üzere devlet başkanının eşine de kutluk atfedilmiştir. Devletin devamı Hakana olduğu kadar Hatuna da bağlıdır.

Bu dönemde esas olan tek eşliliktir. Evlilik için annenin izni şartı da aranmaktaydı. Aile içerisinde de kadın ve erkek eşit haklara sahipti. Aynı zamanda kadının velayet hakkı ve mülkiyet hakkı da bulunmaktaydı. Kadının boşanma hakkının varlığı yanı sıra kocanın ölümü halinde mirasta payı da bulunmaktaydı.

Göçebe hayattan yerleşik hayata geçişle birlikte farklı dinler ve kültürler Türk toplumlarının kadına bakışını değiştirmeye başlamıştır. Örneğin Dede Korkut hikayelerinde kadın öncelikle savaşçı, cesur bir kahraman ve sonrasında anne ve sadık bir eş olarak tanımlanırken; Manas Destanı’nda ise çok eşlilikten ve kadının öncelikli olarak eşlik ve annelik sıfatından bahsedilmiştir.

                    II.            İSLAMİYETİN KABULÜNDEN SONRA TÜRK HUKUKUNDA KADIN

Cahiliye devrinde Arap toplumunda kadının neredeyse hiçbir hakkı bulunmamaktaydı. İslam hukuku kadın hakları bakımından o dönemde Arap toplumuna devrim niteliğinde yenilikler getirmiştir.

İslam hukukunda fiil ehliyeti açısından kadında ve erkekte bir farklılık söz konusu değildi. Evlenmek için temyiz kudreti bulunan ve ergenlik çağına erişmiş olan kızı velisi zorla evlendiremezdi. Bu noktada kızın da rızasını alır. Ancak evlenmede bir yaş sınırı olmadığı için evlenmede aranan akıl ve ergenlik şartları gerçekleştiği taktirde bir çocuk velisinin rızasıyla evlenebilmektedir.

Müslüman bir kadın ancak ve ancak Müslüman bir erkekle evlenebilmektedir. Her ne kadar Kur’an’da tek eşlilik önerilmişse de erkek eğer eşleri arasında adaleti sağlayabilecekse aynı anda en fazla dört kadınla evlilik yapabilir.

Evlilik içinde çocukların velayet hakkı babadayken bakım, gözetim ve terbiye etme hakkı annededir. Boşanma hakkı kocadadır. Koca tek taraflı beyanıyla hiçbir gerekçe göstermeksizin boşanmayı gerçekleştirebilir.

İslam ceza hukukunda kadın ve erkek arasında esas itibariyle bir fark gözetilmemiştir.

İslam hukukunda kadının miras hakkı bulunmaktaydı ancak bazı hallerde kadının payı erkeğin payının yarısı kadardır. Örneğin murisin erkek çocuğuna düşen pay kız çocuğuna düşen payın iki katı kadardır.

İslam hukukunda kadının tanıklığı borç ilişkileri bakımından düzenlenmiştir. İki kadının tanıklığı bir erkeğin tanıklığına denk tutulmuştur.

Türk hukuk tarihinin uzunca bir dönemini kapsamakta olan Osmanlı Devleti döneminde de esas itibariyle İslam hukuku kuralları uygulandığı için kadının durumunu da yine bu kurallar belirlemekteydi.

Bu dönemde kadınlar, kendilerine tanınan haklar doğrultusunda hukuki işlerini dava açma ve taraf olma ehliyetleri kapsamında şer’i mahkemelerde kullanabildiler ancak yine Osmanlı Devleti’nde Hanefiliğin resmi mezhep olması bazı zamanlarda bu konuda sorun çıkarabilmekteydi.

Yine Tanzimat döneminde hukuk alanında çeşitli yenilikler yapılmış olsa dahi bu yenilikler kadınlar özelinde bir değişiklik yaratmadı. Ancak Tanzimat dönemi boyunca asıl amaç olan kanun önünde eşitlik ilkesi kadınlar açısından sağlanamamış olsa bile özellikle eğitim başta olmak üzere kadının toplumsal ve ekonomik hayattaki yeri açsından önemli bir dönüşüm başlayacaktır.

Kadınların eğitim olanaklarının artması ve erkeklerin uzun dönemler cephelerde bulunması sebebiyle kadınlara yeni istihdam alanları açıldı. Örneğin 1897 yılında İstanbul’da bulunan kibrit fabrikasının 201 işçisinden 121’i kadındı.

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde özellikle aile hukuku bakımından ve yeni fikirlerin doğuşuyla beraber İslam hukukundan bazı fedakarlıklar yapılarak kadın hakları bakımından yeni çözümler ortaya kondu.

                 III.            CUMHURİYET DÖNEMİNDE KADIN

Türk hukuk tarihinin son evresi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı ile birlikte Batı hukukunun benimsenmesiyle başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde de İslam hukukuyla beraber Batı hukuku da uygulanmaya başlanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti henüz kurulmadan önce dahi Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından farklı farklı zamanlarda özellikle kadınların sorunlarını gündeme taşıyor; kadınların başta çalışma hayatı olmak üzere sosyal haklara sahip olmaları gerektiğini söylüyordu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasıyla beraber hukukun yeniden yapılandırılmasıyla kadınlara yönelik pek çok değişiklik gerçekleştirilmiştir.

1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile tek ve laik, modern eğitim sistemi kuruldu. Bu kanunla beraber kız çocukları ve erkek çocukları aynı okullarda, eşit şartlarda öğrenim görebilme imkanına sahip oldu.

1926 tarihli Türk Medeni Kanunu’nda evlilik yaşı, tek eşlilik ve resmi (medeni) nikah şartı getirildi. Vekaletle evlenme durumu yasaklandı. Kocaya tanınan tek taraflı ve gerekçesiz boşanma hakkı kaldırıldı. Miras payı açısından da kadın ve erkek eşitlendi.

Siyasi alanda ise kadınlar savaş sonrasında haklarını elde etmek için Haziran 1923’te “Kadınlar Halk Fırkası” adı altında bir siyasi örgüt kurdular.

Kadınlar seçme ve seçilme haklarını ilk olarak 1930 yılında belediye seçimlerinde, ardından 1933 yılında Köy Kanununda yapılan değişiklikle muhtar ve ihtiyar heyeti seçimlerinde ve en sonunda da 5 Aralık 1934 yılında yapılan anayasa değişikliği ile kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakkı düzenlendi.

1936 tarihli İş Kanunu kadınların çalışma koşullarını düzenledi. Kanunda bazı boşluklar bulunsa da kadınların çalışma hayatı ilk defa yasal zemine oturtuldu.

Özetle şunu söyleyebilirim ki Tanzimat dönemiyle başlamak üzere Cumhuriyetle birlikte kadınların siyasi, sosyal, ekonomik, hukuki ve toplumsal alanda pek çok değişikliğine ve gelişimine şahit olduk. Başta kız çocuklarının eğitim hakkı olmak üzere kadınların siyasi hayattaki varlığına dair her hususta kadınlar daha da bilinçlenecek ve yaşamın her alanında eşit haklara sahip olma mücadelesini sürdürmeye devam edecektir.

 

Stj. Av. Bilge Sultan BAKİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.