Günümüzde özel hayat ve bu özel hayatın gizliliği konusu oldukça önem kazanmıştır. Sosyal medya olgusunun aracılığı ile farklı tarzlarda oluşturulan platformlar sosyal medya içeriklerinin çeşitlenmesinde önemli rol oynamaktadır.
Bu çeşitlenmenin sonucunda da bu tarz platformlar veya daha farklı oluşumların toplamış olduğu kişisel veriler ve bu verilerin kullanım alanları oldukça önem arz eden bir durumun oluşmasına sebebiyet vermiştir. Bu sebepledir ki bizim hukukumuzda da TCK m.135’de ve devamında kişisel verilerin kaydedilmesi suçu düzenleme alanı bulmuştur.
TCK m.135’e göre “(1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.”, “(2) Kişisel verinin, kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda birinci fıkra uyarınca verilecek ceza yarı oranında artırılır.”. Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu kanun koyucu tarafından hüküm altına alınmıştır. Bu suçun faili ve mağduru herkes olabilmektedir. Burada bahsettiğimiz suçun tamamlanmış olması için zarar doğması şartı yoktur; verinin hukuka aykırı olacak şekilde yayılması, verilmesi veya ele geçirilmiş olunması suçun oluşması için yeterlidir.
TCK m.136/1’e göre “Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” denmektedir.
Suçun faili herkes olabilir denmekle birlikte bu suçu işleyen bazı kişiler, suçun nitelikli halini oluştururlar ve bunun sonucunda daha yüksek oranda cezalandırılırlar. Söz konusu suçu eğer kamu görevini ifa eden kişi tarafından, ona görevi dolayısıyla verilmiş olan yetkinin kötüye kullanılması durumunda yahut bazı meslek ve sanatın sağlamakta olduğu faydadan yararlanılmasıyla işlendiğinde verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır. Eğer kanun hükmünün yerine getirilmesi dolayısıyla bir hukuka aykırılık söz konusu olmuş ise hukuka uygunluk sebebi olarak gösterilebilir. Yahut eğer veri kullanımı ilgilinin rıza göstermesi şeklinde oluştuğunda hukuka uygunluk sebebi olabileceği düşünülse de kanun koyucu bu suçta şikâyet unsurunu aramamaktadır. Bu sebeple kamu menfaatini daha ön plana koyduğu anlaşılmakta olduğundan, ilgilinin rızası bu suç kapsamında bir hukuka uygunluk sebebi olamayacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2017/829 Esas, 2017/363 Karar sayılı kararında şu şekilde olayı özetleyecek olursak;
“Sanığın adına ve Antalya’da bulunan adresine kayıtlı ADSL hattı üzerinden 12.04.2007 tarihinde “www. temizhava .com” isimli arkadaşlık sitesine “canans” rumuzu kullanılarak oluşturulan profilde, katılanın rızası dışında telefon numarası ile gezip eğlenmeyi seven erkeklerle tanışmak istediği bilgisine yer verildiği, siteye giren kişilerce katılanın telefonuna çeşitli mesajlar gönderildiği olayda;
Katılanın, suçun Antalya ilinde işlenmesinden bir gün sonra Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığına bizzat şikayette bulunarak sanığın kızı ile aralarında bulunan husumetten dolayı eylemi sanığın gerçekleştirdiğine dair beyanı; katılana ait telefon numarasının verildiği arkadaşlık sitesindeki üyelik işleminin, sanığın adına kayıtlı ADSL hattını kullanan bilgisayar üzerinden gerçekleştirildiğine ilişkin bilirkişi raporu ile Y.......... Elektronik Yayıncılık ve T....... T.......... Anonim Şirketi yazıları karşısında; sanığın, eylemin evlerine gelen katılan tarafından gerçekleştirildiği ve kendisine komplo kurulduğuna dair savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğunun kabulü ile itibar edilemeyeceği cihetle, üzerine atılı verileri hukuka aykırı yayma suçunu işlediği kabul edilmelidir.” yazımızda bahsetmiş olduğumuz suç türüne bu şekildeki bir yargıtay kararı ile de örneklendirebiliriz.
Stj. Av. Batın ÇEBİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.