Türkler tarihleri boyunca değişik coğrafyalarda olmak üzere 16 büyük devlet ve çok sayıda boy ve beylik yapılanması oluşturmuşlardır. Her coğrafyanın kendine has kuralları ve kaideleri bulunmak zorundadır. Çünkü yaşantı biçimleri, yerin coğrafi özellikleri ve yaşanılan toprak parçasının etrafında yaşamını devam ettiren farklı kültürlerin bir arada yaşayabilmesini sağlamak açısından oldukça önemli bir durumu ifade etmektedir.
Türk
hukuk tarihine baktığımızda Orta Asya’da başlayan ve devamında dünyanın birçok
coğrafyasında kurulan Türk devletleri vardır. Bu durum Türklerin her zaman
dikkat ettiği ve güçlendirmeye özen gösterdiği hak ve adalet, töre, inanış
biçimlerine hoşgörü ile yaklaşma ve bu özellikleri sayesinde liderlik etme gibi
güçlü özelliklere sahip olmasını sağlamıştır. Türkler islamiyet ile tanışmadan
önce örfi hukuk düzenine göre hareket etmeye çalışmışlardır. Kanun’u yani
töreyi uygulayan han veya hakanlar ancak onların bu uygulaması gereken
kuralları denetleyen bir meclis eşliğinde Tanrıdan aldığına inanılan bir Kut
gereği hâkimiyetleri altında yaşayan milletlerine hakkaniyetli bir şekilde
yaşama fırsatı sunmuşlardır. Tarihin uzun çizgisine baktığımız zaman Türklerin
bu kadar uzun bir süredir hala varlığına devam ediyor olabilmesi yaşanılan
çağın gerekliliklerine, akılcılığa, bilime, inanışlara ve adalete olan
saygılarının ve inançlarının sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
İslamiyet
ile tanışan Türk devletlerinin uygulamalarına baktığımız zaman örfi hukukun
yanı sıra şeri hukuku da uygulamaya çalışan bir hukuk sistemi yakalamaya
çalıştıklarını görmüş oluruz. İslamiyet sonrası Türk devletlerinde örfi hukukun
uygulayıcısı Padişah veya Bey’dir yani ülkenin sahibi ülkenin yöneticisidir
konumunda bulunan kişilerdir. Şeri hukukun uygulayıcısı ise şeyhülislam olarak
da adlandırabileceğimiz dini lider konumundaki kişidir. Bu durum Anadolu’da
kurulan Türk devletlerinde uygulanmış ve uzun yıllar adaletle ülkenin
yönetilmesini sağlamış olan kurallar bütünüdür. Örfi konularda padişahın
verdiği kurallar millet için bağlayıcıdır. Şeri konularda verilen kurallar ise
padişah da dâhil olmak üzere tüm milleti bağlamakta idi. Ancak aynı anda iki
farklı sistemin uygulanabilmesi oldukça güç ve zaman zaman problemleri içinde
barındırabilmekte ve aynı konu ile alakalı karar verilmesini
zorlaştırabilmektedir.
Zamanın
gereklilikleri, tüm dünyada değişen işleyiş ve yaşantı sonucu hukuk kavramı
herkesi kapsayıcı olacak şekilde dünyanın birçok ülkesinde değişmiş ve revize
edilmiştir. Özellikle peş peşe yaşanan dünya savaşları ve ulus devletlerin
ortaya çıkışı sonrası çok daha karmaşık bir durum ortaya çıkmış ve insanlar
gelişen teknoloji dolayısıyla daha çok birbirleriyle yaşamaya, ticaret yapmaya
ve ortak alanlara girmeye başlamaları sonucu tüm insanlığı kapsayan ve en
azından ortak değerleri olan kapsayıcı bir hukuk sistemi tüm dünyada inşa
edilmeye çalışılmıştır. Türkler de bu değişim karşısında yapılması gerekeni
yapmış ve Modern hukuk sistemini benimsemiş bulunmaktadır. Ancak bu durum
yanlış anlaşılmamalıdır. Türk milletinin töresine, inanışlarına en uygun olacak
şekilde hukuk sistemi revize edilmiş ve Türk inkılabına uygun şekilde faaliyete
geçirilmiş bulunmaktadır. Elbette her durumu kapsayamamış olabileceği barizdir.
Ancak laik ve üniter devlet anlayışının ortak paydalarını gayet kapsayıcı bir
biçimde ele almıştır.
Finalde
konuyu özetlememiz gerekirse Türkler tarihleri boyunca birçok farklı coğrafyada
hüküm sürmüş ve farklı medeniyetlerle bir arada yaşamışlardır. Bu durumun
olağan bir sonucu olarak çok farklı inanışlar ve hukuk düzenlerine ev sahipliği
yapmış ve uygulayıcılık görevini üstlenmişlerdir. Sürekli bir değişim
içerisinde bulunmalarının sebebi hoşgörü, akla ve mantığa verilen önem, sürekli
bir şekilde hak ve adaleti arama çalışmaları olduğunu rahatlıkla
görülebilmektedir. Ve bunun doğal bir sonucu olarak çok sayıda hukuk sistemi
Türk devletlerinin uzun süre varlığını sürdürebilmesinde, milletine özgür bir
şekilde yaşama hakkının sağlanmasında, mazlumun gölgesine sığınmasına ve
dünyaya adalet getirmesine yardımcı olmuştur.
Av.
Batın ÇEBİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.