11 Aralık 2023 Pazartesi

FİKİR VE SANAT ESERİ ÜZERİNDEKİ MALİ HAKLARIN MİRASÇILARA GEÇİŞİ: BİRİNCİ KISIM

 

Bugün başlıktan da anlaşılabileceği gibi, sahibi ölen fikir ve sanat eserleri üzerindeki mali hakların mirasçılara geçişi yazımın ana konusunu oluşturacaktır. Yazıda adım adım konuya ilişkin başlıkları ele alırken, kanuni düzenlemeden de bahsedeceğim.

İlk olarak eser üzerindeki mali ve manevi hakların ne anlama geldiğini açıklamakla başlayalım. Kısaca bir eser meydana getiren kişi bu eser üzerinde yetki ve menfaatlere sahip olur. Manevi haklar doğrudan eseri meydana getirenin kişiliği ile bağlantılı iken mali haklar eseri meydana getirenin bu eser üzerinde sahip olduğu ekonomik olarak yararlanma hakkına işaret eder. Manevi haklar, eser sahibi ile ilişkisi kesilerek başkalarına temlik ettirilemez. Ayrıca bu haklar eser sahibinin ölümü ile mirasçılarına da intikal etmez. Ancak manevi hakların kullanımı bakımından hemen işaret etmemiz gereken bir kanun maddesi vardır ki o da FSEK m.19’dur. Bu maddede görüyoruz ki kanun koyucu bazı hakların kullanımını, eser sahibi öldükten sonra belli kişilere belli süreler boyunca kullanabilme hakkı tanımıştır. Bu haklar, kanunda 14. ve 15. Maddelerde sırasıyla “umuma arz salahiyeti” ve “adın belirtilmesi salahiyeti” başlıkları altında verilen haklardır.

Mali haklar ise devri mümkün olan, mirasçılara geçen haklardır. Mirasçılar bu haklardan yetmiş yıl olan koruma süresi boyunca yararlanabilirler. Bu sürenin doluşuyla eser kamuya mal olur. Mali hakların süreye tabi olması menfaatler ilkesi ile bağlantılıdır.

Bu açıklamalardan sonra mali hakların miras yoluyla geçişine ilişkin kanun hükümlerini aktarmaya başlayalım. FSEK m.63 “Bu kanunun tanıdığı mali haklar miras yoluyla intikal eder. Mali haklar üzerinde ölüme bağlı tasarruflar yapılması caizdir.” Daha önce belirttiğim gibi mali haklar, eser sahibinin ölümü ile mirasçılara geçer. Bu geçiş genel hukuk ilkelerine tabidir. Külli halef olan mirasçıların, miras bırakanın hak ve borçlarına bir bütün olarak sahip olan kişilerin, eser üzerindeki mali haklarını kazanmaları için bir irade açıklamasında bulunmalarına gerek yoktur.

Miras bırakanın ölümü ile bıraktığı malvarlığına ‘tereke’ adı verilir. Terekeye mali haklar dahilken manevi haklar bu kapsama dahil değildir. Şimdi söz konusu hakların kullanım ve koruma şekillerini inceleyelim.

Birden fazla mirasçının bulunduğu durumlarda, miras bırakanın ölümü ile miras şirketi adı verilen bir ortaklık ilişkisi ortaya çıkar. Miras şirketinin tüzel kişiliği bulunmaz ve varlığını mirasın bölünmesine kadar sürdürür. Devam eden bu miras ortaklığına eşya hukukunun elbirliği mülkiyetine ait hükümleri uygulanır. Kısaca bu hükümler hakkında bilgi vermek gerekirse, mirasçılar hak sahibi oldukları mali haklar üzerinde ne tek başına ne de oy çokluğu ile tasarrufta bulunabilirler. Fikir ve sanat eserleri üzerinden şu örnekleri verebiliriz; eserin çoğaltılması, yayınlanması, kiralanması gibi işlemlerin yapılabilmesi bütün mirasçıların oy birliği ile karar vermesine bağlıdır.

Mirasçılar hakların kullanılması gibi kullanımdan doğan borçlardan da iştirak halinde sorumludur. Kural bu olunca aklımıza hemen şu soru gelmektedir. Mirasçılardan biri haklı bir sebep olmaksızın muhalif olursa veya mirasçılar haklarını kullanmada bir zorluk ile karşılaşırsa ne yapacaklardır? Bu durumlarda veya herhangi bir nedenden dolayı hakkına karşı tecavüzde bulunulan mirasçı tek başına mahkemeye başvurabilir. Bu durumda tek başına dava açabilen mirasçı dava şartı bakımından yokluğa düşmez ve de elde ettiği korumadan diğer mirasçılar da yararlanır. Ancak davanın aleyhe sonuç verdiği durumlarda diğer mirasçılar bu karardan etkilenmez.

Buraya kadar genel bir bakış açısıyla başlığı ele alıp genel terimler hakkında açıklamalarda bulundum.

İkinci kısımda, tenfiz memuru ve terekeye temsilci atanması durumlarının farklarını ortaya koyup, eserin oluşturuluş şekline göre mirasçılara geçişindeki senaryoları konuşacağız.

 

Av. Deniz Ekin BAL

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.