Bu yazıda üstünde duracağımız iki ana başlık bulunmaktadır. Bunlardan ilki, vasiyeti tenfiz memuru ile terekeye atanan temsilcinin arasındaki farklılıklar, ikinci ise eserin oluşturuluş şekline göre mirasçılara geçişindeki yollardır.
Şimdi vasiyeti tenfiz memuru ve terekeye temsilci
atanması durumlarından bahsedip, farklılıkların irdelemek istiyorum. Tenfiz
memuru sadece vasiyetname ile atanabilen, çeşitli görevleri olan, mali haklar
ile FSEK m.19 gereği manevi hakların kullanımında yetkileri olan ve bu
yetkileri kanundan alan memurdur. Görevleri; mallar üzerinde tasarrufta
bulunmak, terekeyi idare ve temsil etmek, mirası tasfiye etmek ve paylaşmaktır.
Ayrıca tasfiye memuru yetkilerini kullanırken mirasçıların onayına ihtiyaç
duymaz. Terekeye atanan temsilci ise böyle geniş yetkilere sahip değildir.
Yapacağı işlemler için mirasçıların kararı aranır. Tasfiye memurunun olmadığı
durumlarda mirasçılardan birinin sulh mahkemesine başvurusu ile tereke
temsilcisi atanır. Mirasçılar mahkemeye başvurmadan kendi aralarından da bir
temsilci atayabilir. Ancak bunun geçerli olabilmesi için mirasçıların oybirliği
aranır.
Şimdi iki kısımdan oluşan bu yazının belki de en önemli
olan başlığına geçelim.
Şayet eser birden fazla kişi tarafından oluşturulmuşsa bu
kişilerden birinin ölümü halinde sahip olduğu mali ve manevi hakların akıbeti
ve mirasçılara geçişi nasıl olacaktır? Bu soruyu cevaplandırabilmek için
öncelikle eserin meydana getiriliş tarzını iki şekilde başlıklandıracağız.
Bunlar eserin, ortak eser (müşterek eser) veya birlikte (iştirak halinde) eser
olmaları durumlarıdır.
İlk
olarak kanunumuzun 64’üncü maddesinde düzenlenen, birlikte (elbirliği) halinde
meydana getirilen eserin sahiplerinden birinin ölümü durumundan bahsedelim.
Birlikte
eser, eseri oluşturanların katkılarının kısım kısım birbirinden ayrılamayacağı
anlamına gelir. Kanun bu düzenlemeyi yaparken eserin oluşum aşamasını dikkate
almıştır. Madde 64’ e göre eseri birlikte vücuda getirenlerden bir eserin
tamamlanmasından veya alenileşmesinden önce ölürse hissesi diğerleri arasında
paylaşıma uğrar. Bunlar ölenin mirasçılarına uygun bir bedel ödemekle
yükümlüdür. Eğer miktar üzerinde anlaşmaya varılamazsa bu bedeli mahkeme tayin
eder. Bu örnekte kanun, mirasçılara birliğe katılma hakkı tanımamıştır.
Tamamlanmamış bir eser için manevi haklardan bahsedilmese de mali haklar söz
konusu olabilir. Eser tamamlanmış olmakla beraber korumaya değer bir aşmaya
ulaşmışsa eser dolayısıyla elde edilen kazançtan ölene düşen payın mirasçılara
verilmesi gerekir.
Eseri
birlikte vücuda getirenlerden biri eserin alenileşmesinden sonra ölürse
diğerleri ölenin mirasçıları ile birliği devam ettirip ettirmemekte
serbesttirler. Devam kararının oybirliği ile alınması gerekir oybirliği
sağlanamadığı durumda mirasçıların mahkemeye başvurma hakkı da vardır. Birliğe
mirasçılarla devam edilmemesine karar verilirse ölenin mali hakları eser
sahipleri arasında taksim edilip, mirasçılara uygun bir bedel ödenmesi yoluna
gidilecektir. Manevi hakların kullanımı ise eser sahipleri ile m.19’da sayılan
kişilere ait olacaktır.
İkinci
olarak ortaklaşa meydana getirilen eserlerin makalede ele alınışına bakalım.
Ortaklaşa eser, kişilerin eserden kendilerinin oluşturdukları parçaların
ayrılmaya uygun olması durumunu ifade eder. Bu durumda herkes kendi parçasının
sahibidir. Ölümü halinde kendi parçasına ait haklar mirasçılarına intikal eder.
Aksi kararlaştırılmamışsa müşterek eserde ortaklık, koruma süresince devam
eder. Bu da şu anlama gelir ki eser sahipleri ölenin mirasçılarından bazı
durumlara katlanmasını talep edebilir. Haklı bir sebebi olmadıkça mirasçılar bu
duruma katlanmak zorundadır. Ayrıca eser sahipleri, mirasçılardan ortaklığa
karşı haklarını kullanabilmeleri için bir temsilci atamalarını isteyebilir. Bu
temsilci, üstte anlatılan terekeye atanan temsilciye dair hükümlere tabidir.
Şimdi
kısaca üçüncü kişilerde bulunan mali hakların miras durumundaki hallerine
bakalım.
Eser
sahibi hayattayken mali haklarını konu alan çeşitli hukuki ilişkilerin tarafı
olabilir. Ölümüyle mirasçıları, üçüncü kişilere karşı taraf haline gelir. Eğer
ölen bu hakların bir üçüncü kişiye yer, süre, içerik bakımından
sınırlandırmadan devretmişse artık mirasçılarına geçecek olan bir mali haktan
söz edemeyiz. Ancak bu devrin şekle uygun yapılması aranır. Aksi halde
mirasçılar geçersizliğini ileri sürebilir. Sınırlandırılarak devredilen haklar
bu sınırlandırmalar dahilinde mirasçılara geçmiş olur.
Eser
sahibi, üçüncü kişilere hakkın özünü devretmek yerine yalnızca kullanma yetkisi
tanıyabilir. Bu kullanma yetkisine ruhsat veya lisans adı verilmektedir. Eser
sahibi üçüncü kişilere lisans hakkı tanısa da ölümü ile mali haklar
mirasçılarına geçmiş olur ancak tanınan bu yetkiler mirasçıları da bağlar.
Mirasçılar, üçüncü kişilerin kullanma yetkisini ihlal etmeden mali haklar
üzerinde özgürce tasarrufta bulunabilir.
Tabi yetmiş yıl olan koruma süresinin sona ermesi ile eser kamuya mal
olur. Böylece herkes eserden dilediği gibi yararlanabilir.
Av.
Deniz Ekin BAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.