8 Ocak 2024 Pazartesi

FİKİR VE SANAT ESERİ ÜZERİNDEKİ MALİ HAKLARIN MİRASÇILARA GEÇİŞİ: İKİNCİ KISIM

 

 

Bu yazıda üstünde duracağımız iki ana başlık bulunmaktadır. Bunlardan ilki, vasiyeti tenfiz memuru ile terekeye atanan temsilcinin arasındaki farklılıklar, ikinci ise eserin oluşturuluş şekline göre mirasçılara geçişindeki yollardır.

         Şimdi vasiyeti tenfiz memuru ve terekeye temsilci atanması durumlarından bahsedip, farklılıkların irdelemek istiyorum. Tenfiz memuru sadece vasiyetname ile atanabilen, çeşitli görevleri olan, mali haklar ile FSEK m.19 gereği manevi hakların kullanımında yetkileri olan ve bu yetkileri kanundan alan memurdur. Görevleri; mallar üzerinde tasarrufta bulunmak, terekeyi idare ve temsil etmek, mirası tasfiye etmek ve paylaşmaktır. Ayrıca tasfiye memuru yetkilerini kullanırken mirasçıların onayına ihtiyaç duymaz. Terekeye atanan temsilci ise böyle geniş yetkilere sahip değildir. Yapacağı işlemler için mirasçıların kararı aranır. Tasfiye memurunun olmadığı durumlarda mirasçılardan birinin sulh mahkemesine başvurusu ile tereke temsilcisi atanır. Mirasçılar mahkemeye başvurmadan kendi aralarından da bir temsilci atayabilir. Ancak bunun geçerli olabilmesi için mirasçıların oybirliği aranır.

            Şimdi iki kısımdan oluşan bu yazının belki de en önemli olan başlığına geçelim.

          Şayet eser birden fazla kişi tarafından oluşturulmuşsa bu kişilerden birinin ölümü halinde sahip olduğu mali ve manevi hakların akıbeti ve mirasçılara geçişi nasıl olacaktır? Bu soruyu cevaplandırabilmek için öncelikle eserin meydana getiriliş tarzını iki şekilde başlıklandıracağız. Bunlar eserin, ortak eser (müşterek eser) veya birlikte (iştirak halinde) eser olmaları durumlarıdır.

İlk olarak kanunumuzun 64’üncü maddesinde düzenlenen, birlikte (elbirliği) halinde meydana getirilen eserin sahiplerinden birinin ölümü durumundan bahsedelim.

Birlikte eser, eseri oluşturanların katkılarının kısım kısım birbirinden ayrılamayacağı anlamına gelir. Kanun bu düzenlemeyi yaparken eserin oluşum aşamasını dikkate almıştır. Madde 64’ e göre eseri birlikte vücuda getirenlerden bir eserin tamamlanmasından veya alenileşmesinden önce ölürse hissesi diğerleri arasında paylaşıma uğrar. Bunlar ölenin mirasçılarına uygun bir bedel ödemekle yükümlüdür. Eğer miktar üzerinde anlaşmaya varılamazsa bu bedeli mahkeme tayin eder. Bu örnekte kanun, mirasçılara birliğe katılma hakkı tanımamıştır. Tamamlanmamış bir eser için manevi haklardan bahsedilmese de mali haklar söz konusu olabilir. Eser tamamlanmış olmakla beraber korumaya değer bir aşmaya ulaşmışsa eser dolayısıyla elde edilen kazançtan ölene düşen payın mirasçılara verilmesi gerekir.

Eseri birlikte vücuda getirenlerden biri eserin alenileşmesinden sonra ölürse diğerleri ölenin mirasçıları ile birliği devam ettirip ettirmemekte serbesttirler. Devam kararının oybirliği ile alınması gerekir oybirliği sağlanamadığı durumda mirasçıların mahkemeye başvurma hakkı da vardır. Birliğe mirasçılarla devam edilmemesine karar verilirse ölenin mali hakları eser sahipleri arasında taksim edilip, mirasçılara uygun bir bedel ödenmesi yoluna gidilecektir. Manevi hakların kullanımı ise eser sahipleri ile m.19’da sayılan kişilere ait olacaktır.

İkinci olarak ortaklaşa meydana getirilen eserlerin makalede ele alınışına bakalım. Ortaklaşa eser, kişilerin eserden kendilerinin oluşturdukları parçaların ayrılmaya uygun olması durumunu ifade eder. Bu durumda herkes kendi parçasının sahibidir. Ölümü halinde kendi parçasına ait haklar mirasçılarına intikal eder. Aksi kararlaştırılmamışsa müşterek eserde ortaklık, koruma süresince devam eder. Bu da şu anlama gelir ki eser sahipleri ölenin mirasçılarından bazı durumlara katlanmasını talep edebilir. Haklı bir sebebi olmadıkça mirasçılar bu duruma katlanmak zorundadır. Ayrıca eser sahipleri, mirasçılardan ortaklığa karşı haklarını kullanabilmeleri için bir temsilci atamalarını isteyebilir. Bu temsilci, üstte anlatılan terekeye atanan temsilciye dair hükümlere tabidir.

Şimdi kısaca üçüncü kişilerde bulunan mali hakların miras durumundaki hallerine bakalım.

Eser sahibi hayattayken mali haklarını konu alan çeşitli hukuki ilişkilerin tarafı olabilir. Ölümüyle mirasçıları, üçüncü kişilere karşı taraf haline gelir. Eğer ölen bu hakların bir üçüncü kişiye yer, süre, içerik bakımından sınırlandırmadan devretmişse artık mirasçılarına geçecek olan bir mali haktan söz edemeyiz. Ancak bu devrin şekle uygun yapılması aranır. Aksi halde mirasçılar geçersizliğini ileri sürebilir. Sınırlandırılarak devredilen haklar bu sınırlandırmalar dahilinde mirasçılara geçmiş olur.

Eser sahibi, üçüncü kişilere hakkın özünü devretmek yerine yalnızca kullanma yetkisi tanıyabilir. Bu kullanma yetkisine ruhsat veya lisans adı verilmektedir. Eser sahibi üçüncü kişilere lisans hakkı tanısa da ölümü ile mali haklar mirasçılarına geçmiş olur ancak tanınan bu yetkiler mirasçıları da bağlar. Mirasçılar, üçüncü kişilerin kullanma yetkisini ihlal etmeden mali haklar üzerinde özgürce tasarrufta bulunabilir.  Tabi yetmiş yıl olan koruma süresinin sona ermesi ile eser kamuya mal olur. Böylece herkes eserden dilediği gibi yararlanabilir.

 

Av. Deniz Ekin BAL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.