22 Ocak 2024 Pazartesi

TÜRK MEDENİ KANUNUNDA NAFAKA

 

Türk medeni kanunda düzenlenen nafaka uzun süredir tartışmalara konu olmaktadır. Bugün, nafaka denildiğinde ne anlaşılması gerektiği ve nafaka hakkının hangi şartlar altında doğacağı üzerinde duracağız.

Özünde evlilik birliği taraflara pek çok yükümlülük getirir. Boşanma ile de tarafların birbirine karşı olan bazı yükümlülüklerinin devam ettiği kabul edilir. Nafaka da evlilik birliğinin doğurduğu ve boşanma ile devam eden mali yükümlülüklerden biridir. Kanunda belirlenen üç nafaka türü vardır.

İştirak Nafakası

TMK’nın 330’uncu maddesinde düzenlenen bu nafaka, eşlerin ortak çocuklarının bakım ve gözetim yükümlülüklerinden doğmaktadır. Kanun 327’nci maddesinde çocuğun bakım, eğitim, korunması amaçlı giderlerin anne ve baba tarafından karşılanacağını ortaya konulur. İlerleyen maddeler ise hem fiilen çocuğa bakan anne veya babaya ya da ayırt etme gücüne sahip küçüğün kendisine bu giderlerin karşılanması amacıyla karşı tarafa dava açma hakkı tanır.

Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun ihtiyaçları kadar anne ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri de dikkate alınır.

Tedbir Nafakası

Tedbir nafakası, boşanma veya ayrılık davası açıldığında dava süresince eşlerin barınma ve geçinme durumlarını korumaya ilişkin bir nafaka türüdür. Hakim, eşlerin bu ihtiyaçlarının karşılanmasını koruma amacıyla, dava sonuçlanana kadar tedbir nafakasına hükmedebilir.

Yoksulluk Nafakası

Yoksulluk nafakası üç nafaka türünün en sonuncusu olmakla beraber aynı zamanda en çok tartışılan nafaka türüdür. Kanunda düzenlenen haliyle bu nafaka, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak şartıyla talep edebileceği bir nafakadır. Süresiz olarak istenebilecek bu nafakada, nafaka yükümlüsünün kusuru aranmamaktadır.

Dikkat edilmesi gerekir ki maddenin amacı boşanan tarafların evlilik sırasında edindikleri ekonomik koşulların devamını sağlamak değildir. Amaç yoksulluğa düşecek tarafı koruma altına almaktır.

Evlilik birliği içinde eşler kendi aralarında iş bölümü yaratabilirler. Bir taraf evin düzeni, müşterek çocukların bakımı gibi sorumlulukları yüklenebilir. Eşlerden biri evlilik nedeniyle işinden ayrılabilir. Tarafların birbirine duydukları güvenle üstlendikleri sorumluluklar ve aldıkları kararlar boşanma sonucunda korunması gereken durumları yaratabilir.

Nafaka söz konusu olduğunda her somut olay kendi içinde ele alınmalıdır. Tarafların yaşları, evlilik birliğinin süresi, tarafların evlilik içinde üstlendikleri sorumluluklar, boşanma sonrası iş hayatına dönebilme ihtimalleri, eğitim durumları ile önceki iş tecrübeleri gibi dikkate alınması gereken nice durum vardır.

Süresiz nafakanın ise ölünceye kadar olarak anlaşılmaması gerekir. Öyle ki süresiz nafakayı sona erdirecek bazı durumları şöyle sıralayabiliriz:

·        Nafaka alacaklısının tekrar evlenmesi ya da evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması

·        Yoksulluğun ortadan kalkması

·        Haysiyetsiz hayat sürmesi

·        Nafaka borçlusunun ekonomik durumunun değişmesi

Süresiz nafaka kavramının tartışmaya açılması ise ekonomik güvence ve bağımsızlığa sahip olmayan tarafların, fiziksel veya ruhsal şiddete uğradıkları ya da kötü muamele gördükleri evlilik birliğini devam ettirme kararını aldırmak zorunda bırakabilir. Keza Anayasa Mahkemesinin 2011 yılında süresiz nafakaya ilişkin verdiği kararı da bu düzenlemenin ne kadar hayati ve önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Mahkeme bu kararında, süresiz nafaka düzenlemesinin altında yatan ahlaki değerler ile dayanışma düşüncesinin altını çizmektedir. Öyle ki bu değerler ve sosyal dayanışma düşüncesi evlilik birliği içinde olduğu gibi boşanma sonrasında da devam etmektedir.

Nafaka kavramı tartışılırken; hukukun gereklilikleri, sosyal devlet düşüncesi, kadın ile erkek arasında eşitsizlik yaratan durumların varlığı, yaşanılan toplum ve kültür başlıklarının hepsi bir arada ele alınmalıdır. Eksik veya tek taraflı yapılan tüm değerlendirmeler bizi adaletten uzak bir hukuk anlayışına ve hatalı kanun tarafından yaratılan bir haksızlığa götürebilir.

Son olarak diyebiliriz ki nafaka kavramı kanundaki haliyle ele alınmalı ve hukuktan uzak magazinsel ya da sansasyonel tartışmaların bir başlığı yapılmaktan vazgeçilmelidir.

 

Av. Deniz Ekin BAL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.