Türk
medeni kanunda düzenlenen nafaka uzun süredir tartışmalara konu olmaktadır.
Bugün, nafaka denildiğinde ne anlaşılması gerektiği ve nafaka hakkının hangi
şartlar altında doğacağı üzerinde duracağız.
Özünde evlilik birliği taraflara pek çok yükümlülük getirir. Boşanma ile de tarafların birbirine karşı olan bazı yükümlülüklerinin devam ettiği kabul edilir. Nafaka da evlilik birliğinin doğurduğu ve boşanma ile devam eden mali yükümlülüklerden biridir. Kanunda belirlenen üç nafaka türü vardır.
İştirak
Nafakası
TMK’nın
330’uncu maddesinde düzenlenen bu nafaka, eşlerin ortak çocuklarının bakım ve
gözetim yükümlülüklerinden doğmaktadır. Kanun 327’nci maddesinde çocuğun bakım,
eğitim, korunması amaçlı giderlerin anne ve baba tarafından karşılanacağını
ortaya konulur. İlerleyen maddeler ise hem fiilen çocuğa bakan anne veya babaya
ya da ayırt etme gücüne sahip küçüğün kendisine bu giderlerin karşılanması
amacıyla karşı tarafa dava açma hakkı tanır.
Nafaka
miktarının belirlenmesinde çocuğun ihtiyaçları kadar anne ve babanın hayat
koşulları ve ödeme güçleri de dikkate alınır.
Tedbir
Nafakası
Tedbir
nafakası, boşanma veya ayrılık davası açıldığında dava süresince eşlerin
barınma ve geçinme durumlarını korumaya ilişkin bir nafaka türüdür. Hakim,
eşlerin bu ihtiyaçlarının karşılanmasını koruma amacıyla, dava sonuçlanana
kadar tedbir nafakasına hükmedebilir.
Yoksulluk
Nafakası
Yoksulluk
nafakası üç nafaka türünün en sonuncusu olmakla beraber aynı zamanda en çok
tartışılan nafaka türüdür. Kanunda düzenlenen haliyle bu nafaka, boşanma
yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak şartıyla talep
edebileceği bir nafakadır. Süresiz olarak istenebilecek bu nafakada, nafaka
yükümlüsünün kusuru aranmamaktadır.
Dikkat
edilmesi gerekir ki maddenin amacı boşanan tarafların evlilik sırasında
edindikleri ekonomik koşulların devamını sağlamak değildir. Amaç yoksulluğa
düşecek tarafı koruma altına almaktır.
Evlilik
birliği içinde eşler kendi aralarında iş bölümü yaratabilirler. Bir taraf evin
düzeni, müşterek çocukların bakımı gibi sorumlulukları yüklenebilir. Eşlerden
biri evlilik nedeniyle işinden ayrılabilir. Tarafların birbirine duydukları
güvenle üstlendikleri sorumluluklar ve aldıkları kararlar boşanma sonucunda
korunması gereken durumları yaratabilir.
Nafaka
söz konusu olduğunda her somut olay kendi içinde ele alınmalıdır. Tarafların
yaşları, evlilik birliğinin süresi, tarafların evlilik içinde üstlendikleri
sorumluluklar, boşanma sonrası iş hayatına dönebilme ihtimalleri, eğitim
durumları ile önceki iş tecrübeleri gibi dikkate alınması gereken nice durum
vardır.
Süresiz
nafakanın ise ölünceye kadar olarak anlaşılmaması gerekir. Öyle ki süresiz
nafakayı sona erdirecek bazı durumları şöyle sıralayabiliriz:
· Nafaka alacaklısının tekrar evlenmesi ya
da evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması
· Yoksulluğun ortadan kalkması
· Haysiyetsiz hayat sürmesi
· Nafaka borçlusunun ekonomik durumunun değişmesi
Süresiz
nafaka kavramının tartışmaya açılması ise ekonomik güvence ve bağımsızlığa
sahip olmayan tarafların, fiziksel veya ruhsal şiddete uğradıkları ya da kötü
muamele gördükleri evlilik birliğini devam ettirme kararını aldırmak zorunda
bırakabilir. Keza Anayasa Mahkemesinin 2011 yılında süresiz nafakaya ilişkin
verdiği kararı da bu düzenlemenin ne kadar hayati ve önemli olduğunu ortaya
koymaktadır. Mahkeme bu kararında, süresiz nafaka düzenlemesinin altında yatan
ahlaki değerler ile dayanışma düşüncesinin altını çizmektedir. Öyle ki bu
değerler ve sosyal dayanışma düşüncesi evlilik birliği içinde olduğu gibi
boşanma sonrasında da devam etmektedir.
Nafaka
kavramı tartışılırken; hukukun gereklilikleri, sosyal devlet düşüncesi, kadın
ile erkek arasında eşitsizlik yaratan durumların varlığı, yaşanılan toplum ve
kültür başlıklarının hepsi bir arada ele alınmalıdır. Eksik veya tek taraflı
yapılan tüm değerlendirmeler bizi adaletten uzak bir hukuk anlayışına ve hatalı
kanun tarafından yaratılan bir haksızlığa götürebilir.
Son
olarak diyebiliriz ki nafaka kavramı kanundaki haliyle ele alınmalı ve hukuktan
uzak magazinsel ya da sansasyonel tartışmaların bir başlığı yapılmaktan
vazgeçilmelidir.
Av.
Deniz Ekin BAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.