1974 tarihli “Denizde Yolcu ve Bagajların Taşınmasına dair Atina Sözleşmesi” ile birlikte denizde yolcu taşıma konusunda uluslararası alanda ilk düzenleme resmi anlamda yapılmıştır. Bu sözleşme 28.04.1987 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. İlerleyen süreçlerde bu sözleşmenin istenilen düzeyde beklentileri karşılayamaması sonucunda 2002 tarihli Ek Protokol çerçevesinde en son metin olarak “2002 Yolcuların ve Bagajlarının Deniz Yoluyla Taşınmasına dair Atina Sözleşmesi” şeklinde isimlendirilerek kabul edilmiştir. Bu sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarih 23.04.2014 olmuştur.
Türk hukukunda deniz yolu ile taşıma sözleşmesinin
düzenleme alanı bulmaktadır. Türk Ticaret Kanunu’nun 1247. Ve 1271. maddeleri
arasında Deniz Yoluyla Yolcu Taşıma Sözleşmesi başlığı altında düzenleme
alanı bulmuştur. Bu düzenlemelerin yapılışında 2002 tarihli Atina
Sözleşmesi’nin esas alınacak şekilde düzenlemelerin yapıldığı beyan
edilmektedir. TTK madde 1247/1’ e göre “Deniz yoluyla yolcu taşıma
sözleşmesi, yolcunun veya yolcu ve bagajının deniz yolu ile taşınması için,
taşıyan tarafından veya onun adına ve hesabına yapılan sözleşmedir.”
şeklinde ifade edilerek deniz yolu ile deniz taşıma sözleşmesinin tanımı
verilmektedir. 1247. maddenin 2. fıkrasında “Devlet ve diğer kamu tüzel
kişileri tarafından yapılan ticari yolcu taşıma sözleşmelerine de bu bölüm
hükümleri uygulanır” denerek kamunun ticari faaliyet olarak yolcu taşıma
konusunda hangi hükümlere bağlı olarak sözleşmeyi yapacağı hüküm altına
alınmıştır.
Denizde yolcu sözleşmesi özelinde kanunen öngörülmüş bir
şekil şartı yoktur. Aynı zamanda sözleşme yapılması sürecinde herhangi bir
ücret tanımından da bahsedilmemiştir, bu sebeple ücret taşıma sözleşmesinin
zorunlu unsurları arasında bulunmamaktadır. Buradan yola çıkarak ücretsiz
taşımaların da TTK 1247 ve devamındaki maddeler uyarınca yolcu taşıma
sözleşmesi olarak nitelendirilmesi gerekmektedir. Her halükârda Türk Borçlar
Kanunu madde 27 ışığında ahlaka ve kanuna aykırı olacak bir amaçla düzenlenmiş
olan sözleşmeler hükümsüz olacaktır. Kurulan sözleşmede ismi geçen yolcunun
taşınma hakkını bir başkasına devredemeyeceği kanunda düzenlenmiştir. Şekil
şartı bahsettiğimiz sözleşmelerde öngörülmemiş olduğundan deniz yolu ile taşıma
sözleşmesinin sözlü olarak yapılabileceğini de söyleyebiliriz. Ancak sözlü
yapılan sözleşmenin ispatının zor olacak olması sebebiyle sözleşmenin yazılı
olarak düzenlenmesi tarafların faydalarına olacaktır. İşleyişte yolcuya
verilmiş bulunan bilet aracılığıyla sözleşmenin belgeyle kanıtlanabileceği
uygulamada sıklıkla kullanılan bir yöntemdir.
TTK m.1249’e göre “Deniz yoluyla yolcu taşıma
sözleşmesine dayanarak veya bu bölüm hükümlerine tabi bulunmayan bir navlun
sözleşmesinin konusu olan aracı veya canlı hayvanları gözetmek üzere, taşıyanın
onayı ile gemide taşınan kişiler yolcu sayılır.” denerek yolcunun tanımı
yapılmaktadır. Taşınma durumunun 3. bir kişiye devredilmesi durumunda devreden
kişinin sorumluluğu ortadan kalkmaktadır. Sözleşmenin tarafı olmaktan çıkmış
olur. Gemide bulunması gereken gemi adamları ve kılavuzlar yolcu statüsünde
bulunmamaktadır. Yolcu, kaptan tarafından ortaya konan ve geminin düzenine,
işleyişine yönelik olacak şekilde talimatlarına uymak zorundadır. Yolcu aynı
zamanda bagajında olan gemiye getirdiği eşya ile alakalı cinsi ve niteliği
belirtilecek şekilde tehlike oluşturması halinde oluşturabileceği tehlikeleri
doğru şekilde beyan etmek mecburiyetindedir. Eğer yolcunun beyanları doğru
değilse bu durumda oluşabilecek bir olumsuzluk durumunda sorumluluğu taşıyan ve
gemideki diğer yolcular özelinde ayrı ayrı olacaktır. Yolcu gemiye zamanında
gelmek mecburiyeti altındadır.
TTK m. 1256’da Taşıyanın Sorumluluğu düzenleme alanı
bulmuştur. Maddenin 1. Fıkrasına göre “Taşıyan, yolcunun gemi kazası
yüzünden ölmesi veya yaralanmasından doğan zarardan sorumludur.” denerek
devamında “Taşıyan kusurlu ise, yolcunun yukarıdaki miktarı aşan (250.000
Özel Çekme Hakkı) zararından da sorumlu olur; kusurlu olmadığını ispat yükü
taşıyana aittir.” denmektedir. Maddenin 2. Fıkrasında “Taşıyan,
yolcunun, gemi kazasından kaynaklanmayan ölüm ve yaralanmasının sebep olduğu
zarardan, bu zarara yol açan kazanın meydana gelmesinde kusuru varsa sorumlu
olur. Kusuru ispat yükü davacıya aittir.” denmektedir. Maddenin 7.
Fıkrasında “Taşıyanın bu maddeye göre sorumluluğu, sadece taşıma sırasında
meydana gelen kazaların sebep olduğu zararlara ilişkindir. Zararı doğuran
kazanın taşıma sırasında meydana geldiğini ve zararını kapsamını ispat yükü,
davacıya aittir.” denerek taşıyanın sorumluluğu da deniz yolu ile taşıma
sözleşmesi kapsamında düzenlenmiş bulunmaktadır.
Son olarak bahsedilmesi gerek önemli hususlardan birisi
de Zorunlu Sigorta konusudur. Mevcudu on ikiden (12) fazla yolcu taşınabilmesi
için ruhsat almış bulunan bir gemi aracılığı ile yolcu taşıma faaliyetinde
bulunulduğunda taşımanın tamamı veya belirli bir kısmını üzerine alan tüm
taşıyanlar, yolcular açısından oluşabilecek ölüm ve yaralanma durumlarının
doğurması muhtemel sorumluluklarını karşılayacak şekilde sigorta yaptırılması
hususunda yükümlüdürler.
Stj. Av. Batın ÇEBİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.