5 Şubat 2024 Pazartesi

DENİZ YOLU İLE YOLCU TAŞIMA SÖZLEŞMESİ

    1974 tarihli “Denizde Yolcu ve Bagajların Taşınmasına dair Atina Sözleşmesi” ile birlikte denizde yolcu taşıma konusunda uluslararası alanda ilk düzenleme resmi anlamda yapılmıştır. Bu sözleşme 28.04.1987 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. İlerleyen süreçlerde bu sözleşmenin istenilen düzeyde beklentileri karşılayamaması sonucunda 2002 tarihli Ek Protokol çerçevesinde en son metin olarak “2002 Yolcuların ve Bagajlarının Deniz Yoluyla Taşınmasına dair Atina Sözleşmesi” şeklinde isimlendirilerek kabul edilmiştir. Bu sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarih 23.04.2014 olmuştur.

   Türk hukukunda deniz yolu ile taşıma sözleşmesinin düzenleme alanı bulmaktadır. Türk Ticaret    Kanunu’nun 1247. Ve 1271. maddeleri arasında Deniz Yoluyla Yolcu Taşıma Sözleşmesi başlığı altında düzenleme alanı bulmuştur. Bu düzenlemelerin yapılışında 2002 tarihli Atina Sözleşmesi’nin esas alınacak şekilde düzenlemelerin yapıldığı beyan edilmektedir. TTK madde 1247/1’ e göre “Deniz yoluyla yolcu taşıma sözleşmesi, yolcunun veya yolcu ve bagajının deniz yolu ile taşınması için, taşıyan tarafından veya onun adına ve hesabına yapılan sözleşmedir.” şeklinde ifade edilerek deniz yolu ile deniz taşıma sözleşmesinin tanımı verilmektedir. 1247. maddenin 2. fıkrasında “Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri tarafından yapılan ticari yolcu taşıma sözleşmelerine de bu bölüm hükümleri uygulanır” denerek kamunun ticari faaliyet olarak yolcu taşıma konusunda hangi hükümlere bağlı olarak sözleşmeyi yapacağı hüküm altına alınmıştır.

      Denizde yolcu sözleşmesi özelinde kanunen öngörülmüş bir şekil şartı yoktur. Aynı zamanda    sözleşme yapılması sürecinde herhangi bir ücret tanımından da bahsedilmemiştir, bu sebeple ücret taşıma sözleşmesinin zorunlu unsurları arasında bulunmamaktadır. Buradan yola çıkarak ücretsiz taşımaların da TTK 1247 ve devamındaki maddeler uyarınca yolcu taşıma sözleşmesi olarak nitelendirilmesi gerekmektedir. Her halükârda Türk Borçlar Kanunu madde 27 ışığında ahlaka ve kanuna aykırı olacak bir amaçla düzenlenmiş olan sözleşmeler hükümsüz olacaktır. Kurulan sözleşmede ismi geçen yolcunun taşınma hakkını bir başkasına devredemeyeceği kanunda düzenlenmiştir. Şekil şartı bahsettiğimiz sözleşmelerde öngörülmemiş olduğundan deniz yolu ile taşıma sözleşmesinin sözlü olarak yapılabileceğini de söyleyebiliriz. Ancak sözlü yapılan sözleşmenin ispatının zor olacak olması sebebiyle sözleşmenin yazılı olarak düzenlenmesi tarafların faydalarına olacaktır. İşleyişte yolcuya verilmiş bulunan bilet aracılığıyla sözleşmenin belgeyle kanıtlanabileceği uygulamada sıklıkla kullanılan bir yöntemdir.

   TTK m.1249’e göre “Deniz yoluyla yolcu taşıma sözleşmesine dayanarak veya bu bölüm    hükümlerine tabi bulunmayan bir navlun sözleşmesinin konusu olan aracı veya canlı hayvanları gözetmek üzere, taşıyanın onayı ile gemide taşınan kişiler yolcu sayılır.” denerek yolcunun tanımı yapılmaktadır. Taşınma durumunun 3. bir kişiye devredilmesi durumunda devreden kişinin sorumluluğu ortadan kalkmaktadır. Sözleşmenin tarafı olmaktan çıkmış olur. Gemide bulunması gereken gemi adamları ve kılavuzlar yolcu statüsünde bulunmamaktadır. Yolcu, kaptan tarafından ortaya konan ve geminin düzenine, işleyişine yönelik olacak şekilde talimatlarına uymak zorundadır. Yolcu aynı zamanda bagajında olan gemiye getirdiği eşya ile alakalı cinsi ve niteliği belirtilecek şekilde tehlike oluşturması halinde oluşturabileceği tehlikeleri doğru şekilde beyan etmek mecburiyetindedir. Eğer yolcunun beyanları doğru değilse bu durumda oluşabilecek bir olumsuzluk durumunda sorumluluğu taşıyan ve gemideki diğer yolcular özelinde ayrı ayrı olacaktır. Yolcu gemiye zamanında gelmek mecburiyeti altındadır.

   TTK m. 1256’da Taşıyanın Sorumluluğu düzenleme alanı bulmuştur. Maddenin 1. Fıkrasına göre “Taşıyan, yolcunun gemi kazası yüzünden ölmesi veya yaralanmasından doğan zarardan sorumludur.” denerek devamında “Taşıyan kusurlu ise, yolcunun yukarıdaki miktarı aşan (250.000 Özel Çekme Hakkı) zararından da sorumlu olur; kusurlu olmadığını ispat yükü taşıyana aittir.” denmektedir. Maddenin 2. Fıkrasında “Taşıyan, yolcunun, gemi kazasından kaynaklanmayan ölüm ve yaralanmasının sebep olduğu zarardan, bu zarara yol açan kazanın meydana gelmesinde kusuru varsa sorumlu olur. Kusuru ispat yükü davacıya aittir.” denmektedir. Maddenin 7. Fıkrasında “Taşıyanın bu maddeye göre sorumluluğu, sadece taşıma sırasında meydana gelen kazaların sebep olduğu zararlara ilişkindir. Zararı doğuran kazanın taşıma sırasında meydana geldiğini ve zararını kapsamını ispat yükü, davacıya aittir.” denerek taşıyanın sorumluluğu da deniz yolu ile taşıma sözleşmesi kapsamında düzenlenmiş bulunmaktadır.

     Son olarak bahsedilmesi gerek önemli hususlardan birisi de Zorunlu Sigorta konusudur. Mevcudu on ikiden (12) fazla yolcu taşınabilmesi için ruhsat almış bulunan bir gemi aracılığı ile yolcu taşıma faaliyetinde bulunulduğunda taşımanın tamamı veya belirli bir kısmını üzerine alan tüm taşıyanlar, yolcular açısından oluşabilecek ölüm ve yaralanma durumlarının doğurması muhtemel sorumluluklarını karşılayacak şekilde sigorta yaptırılması hususunda yükümlüdürler.

 

 

Stj. Av. Batın ÇEBİ 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.