İnsan üzerinde deney yapma ve deneme yöntemleri ulusal ve uluslararası kanuni düzenlemeler ile kontrol altında tutulmakta olan önemli bir konudur. Yapılacak olan deney ve denemeler çok ciddi kontrollere tabi tutulmalıdır. Yazımızın konusu olan insan üzerinde deney ve deneme suçları ilk kez 5237 sayılı TCK’de düzenlenmiştir. Farklı kanuni düzenlemeler ile hukuki bir zemine oturtma çabası gösterilmiş olsa da işlenen fiile karşı herhangi bir yaptırım söz konusu olmamıştır. Nitekim Yargıtay’ın kararları kanun öncesi işlenen fiillerde, fiilin işlendiği tarih itibari ile suç olmadığı ve cezalandırılamayacağı yönündedir. TCK m.90’da bu husus kural olarak yasaklanmış fakat belli şartlar altında ve hukuken geçerli bir rızanın varlığı halinde yapılabileceği öngörülmüştür. Konumuzu incelemeden önce maddede bahsi geçen insan, deney, deneme ve bilimsellik kavramlarını kısaca inceleyeceğiz.
Ceza
Kanunu ve Medeni Kanunumuzca insandan
anlaşılması gereken tam ve sağ doğum ile dünyaya gelmesidir.
Deney,
Madde gerekçesine göre bilimsel çalışmanın ilk aşamalarını ifade etmektedir.
Bilimsel amaçlı deney sonuçlarının; hastalığın tedavisi amacı ile somut
birtakım faydalardan yola çıkarak hastaya uygulanması ise deneme olarak ifade edilmektedir.
Bilimsel deney ise; bilimsel içerikli, bilim
mantık ve etiğine, bilimsel yöntemlere uygun olarak, bilimsel verilere ulaşmak
ve elde edilen verilen bilimsel çalışmalarda kullanılması amacı ile konusunda
bilimsel uzmanlaşmış kişilerin gerçekleştirdiği çalışmalardır.
İnsan
üzerinde deney ve deneme yapmak başta vücut dokunulmazlığı olmak üzere, yaşam
hakkı, sağlık hakkı, insan onuru ve özel hayatın gizliliği gibi temel hak ve
hürriyetleri kolayca ihlal etmeye açık bir yapıdadır. TCK m.90 ile bu değerler
de koruma kapsamına alınmaktadır. Madde 90/1 uyarınca deney suçu işleyen fail 1
yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır, m.90/4’e göre deneme suçu
ise 1 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Madde, suçun tüzel
kişiler tarafından gerçekleştirilmesini de ele almakta, bunlara özgü güvenlik
tedbirlerine hükmedileceği belirtilmektedir.
Fail
Suçun
faili deney suçu açısından herkes olabilir. Fakat bir başka görüşe göre fail,
bilimsel deney yapabilecek bir “uzman” olmalıdır. Deneme suçu açısından ise
doktrindeki bir görüş kanun maddesinde tedavinin hastane ortamında ve uzman
hekimce gerçekleştirilmesi gerektiği açıkça ifade edildiğinden failin yalnızca
uzman hekim olabileceği yönünde iken; diğer bir görüşe göre eylemin uzman
hekimce işlenmesinin suça özgü suç niteliği katmadığını, bu koşulun tedavi
amaçlı denemenin hukuka uygunluk sebeplerinden biri olarak sayılması
gerektiğini belirtmektedir.
Kanun
maddesinde suçun tüzel kişi faaliyeti kapsamında gerçekleştirilmesi durumunda
tüzel kişi hakkında tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanacağı
belirtilmektedir. TCK m.60 uyarınca bu tedbirler iznin iptali ve müsadere
tedbiridir. Doktrinde ağırlıklı görüş suçun failinin ancak gerçek kişi
olabileceği yönündedir.
Mağdur
Deney
suçu bakımından mağdur herhangi bir gerçek kişi olabilir, deneme suçu
bakımından ise “hasta” olan herhangi bir gerçek kişidir. Deneme fiilinde,
fiilin hukuka uygun kabul edilebilmesi için hastanın hastalığını tedavi
maksatlı ve bu amacı gerçekleştirme yetisine haiz eylemler olmalıdır.
Konu
Suçun
konusu, deney veya deneme gerçekleştirilen insandır. Bir ceset, kopmuş bir uzuv
vb. üzerinde yapılan deneyler suçun konusunu oluşturmamaktadır.
Fiil
Deney
suçu yönünden fiil, TCK 90/2,3 uyarınca öngörülen şartlara aykırı olarak insan
üzerinde bilimsel deney yapmaktır. İnsan sağlığı ve sağlık hakkı denilince
yalnızca kişinin fiziksel ve biyolojik varlığı gelmemelidir. Bu kapsama ruh
sağlığı da girmektedir. Doktrindeki görüşe göre bilimsel deney suçunun
kapsamına psikolojik hastalığı olan kişiler de dahil edilmelidir ancak yürürlükteki
mevzuat, bu suç için öngörülen hukuka uygunluk sebepleri ve yine bu
doğrultudaki uluslararası anlaşmalar göz önünde bulundurulduğunda böyle bir
yaklaşım mevcut değildir.
Söz
konusu suçlar açısından hastanın rızası ise tartışma konusudur. TCK 90/2’de “İnsan üzerinde yapılan rızaya dayalı
bilimsel deneyin ceza sorumluluğu gerektirmemesi için…” denilerek hukuka
uygunluk sebepleri sıralanmıştır. Deney suçu düzenlenirken mağdurun rızasının
kabul edildiği hallerde de suçun oluşabileceği ifade edilmiştir. İlgili maddenin
a,b,c,d,e,f ve g bentlerinden birinin gerçekleşmemesi halinde rızanın
varlığında dahi cezai sorumluluk söz konusu olacaktır.
Netice
İnsan
üzerinde deney ve deneme suçu, fiilin işlendiği anda gerçekleşmektedir, netice
aranmaz. Bu sebeple nedensellik bağı da aranmamaktadır.
Maddenin
5. Fıkrasında deney suçu kapsamında mağdurun ölmesi ya da yaralanması durumunda
kasten yaralama ya da öldürme suçlarını oluşturacağı düzenlenmektedir. Deneme
suçu bakımından bu fıkranın uygulama alanı bulunmamaktadır. TCK 90/4 uyarınca
hukuka uygun deneme yapılabilmesinin koşulları açıkça ifade edilmiştir.
Hastanın rızası dışında ya da fıkrada sayılan şartlardan birini dahi
barındırmayan bir deneme hukuka aykırı kabul edilmektedir. Maddenin 5. Fıkra
hükmü deneme suçunu kapsamadığından TCK genel hükümleri uygulanır.
Hukuka Aykırılık
İnsan
üzerinde deney yapılmasının hukuka uygunluk şartları kanun maddesinde
sıralanmaktadır. Bunlar “a) Deneyle
ilgili olarak yetkili kurul veya makamlardan gerekli iznin alınmış olması, b)
Deneyin öncelikle insan dışı deney ortamında veya yeterli sayıda hayvan
üzerinde yapılmış olması, c) İnsan dışı deney ortamında veya hayvanlar üzerinde
yapılan deneyler sonucunda ulaşılan bilimsel verilerin, varılmak istenen hedefe
ulaşmak açısından bunların insan üzerinde de yapılmasını gerekli kılması, d)
Deneyin, insan sağlığı üzerinde öngörülebilir zararlı ve kalıcı bir etki
bırakmaması, e) Deney sırasında kişiye insan onuruyla bağdaşmayacak ölçüde acı
verici yöntemlerin uygulanmaması, f) Deneyle varılmak istenen amacın, bunun
kişiye yüklediği külfete ve kişinin sağlığı üzerindeki tehlikeye göre daha ağır
basması, g) Deneyin mahiyet ve sonuçları hakkında yeterli bilgilendirmeye
dayalı olarak açıklanan rızanın yazılı olması ve herhangi bir menfaat teminine
bağlı bulunmaması, gerekir.” şeklinde ifade edilmiştir.
Zamanaşımı
İnsan
üzerinde deney ve deneme suçları için TCK m.66’da zamanaşımı için belirlenmiş
olan süre 8 yıldır. Bu süre m.66/6 uyarınca suçun işlendiği tarihten, teşebbüs
aşamasında kalan suç bakımından ise son hareketin gerçekleştirildiği günden
itibaren işlemektedir. Failin kamu görevlisi olduğu hallerde yargılamanın
başlaması için 4483 sayılı kanun uyarınca izin alınması gerektiğinden, izin
alınıncaya kadar dava zamanaşımı durur.
Av.
Pınar KUTLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.