Bu haftaki yazımızda bir borç
ilişkisindeki taraflarla ilgili olan değişiklik türlerinden bazıları üzerinde
duracağız.
Öncelikli olarak sözleşmenin devri
hususunu ele alalım. TBK m. 205/1’de “Sözleşmenin devri, sözleşmeyi devralan ile
devreden ve sözleşmede kalan taraf arasında yapılan ve devredenin bu
sözleşmeden doğan taraf olma sıfatı ile birlikte bütün hak ve borçlarını
devralana geçiren bir anlaşmadır.” tanımı yapılarak açıklanmıştır.
Devre konu olan sözleşmenin geçerli olabilmesi için devredilen sözleşmenin
şekil şartları önem arz etmektedir.
Çünkü maddede belirtildiği üzere “
Sözleşmenin
devrinin geçerliliği, devredilen sözleşmenin şekline bağlıdır.”. Bu
şekilde devredilecek bir sözleşme bahse konu sözleşmeyi devralan ve devreden
arasında yapılacak olan bir sözleşme ile de yapılabilir. Fakat bu anlaşmanın
geçerlilik koşulu olarak sözleşmede bulunan üçüncü tarafın onayı ve kabulünün
bulunması gerekmektedir. Sözleşme devri ve buna benzer işlemler sonucunda
sözleşmenin taraflarında değişiklik meydana gelir.
Sözleşmeye katılma halinde ise
taraflar halihazırda mevcut iken üçüncü bir kişinin sözleşmenin mevcudunda
bulunan taraflardan birinin yer alması amacıyla katıldığı durum olarak ifade
edilebilir. Katılan üçüncü kişi, katıldığı andan itibaren katıldığı tarafın
mevcut hak ve borçlarına taraf olur. Bu katılma durumu katılacak üçüncü kişi ve
sözleşmenin tarafları arasında kurulacak üç taraflı bir sözleşme sonucunda
mevcut olur. Sözleşmeden aksinin anlaşılması mümkün olmadığı müddetçe katılan
üçüncü kişi ve katıldığı taraf sözleşmenin diğer tarafına karşı müteselsilen
sorumludurlar.
Alacağın temliki durumundan
bahsetmemiz gerekirse, buradaki devir durumundan kastedilen şudur; Şöyle ki,
sözleşmedeki borç ilişkisinden doğan alacağın bir üçüncü kişiye geçmesi
durumunu ifade eder. Alacak hakkı özelinde kural olarak üçüncü kişiye devredilme
durumunda, borçlunun rızası aranmaz. Ancak bu tasarruf işlemiyle alakalı devri
yasaklayan bir sözleşme yapılmış olması durumunda devir işlemi
yapılamayacaktır. Devir işleminin geçerliliğinin sağlanabilmesi yazılı şekil
unsurunun eksiksiz ifa edilmiş olmasına bağlıdır. Buradaki yazılı şekil
şartından anlaşılması gereken ise alacağı devreden kişinin beyanıdır. Bir kişi
henüz iktisap etmemiş olduğu gelecekteki alacağına yönelik hakkını
devredebilmesine herhangi bir engel bulunmamaktadır. Alacağı devreden yahut
devralan fark etmeksizin bu işlemi, işlemin karşı tarafı olan borçluya
bildirmekle yükümlüdür.
TBK m. 188/2’de takas ile alakalı
bir istisnadan bahsedilmiştir. “Borçlu, devri öğrendiği anda muaccel olmayan
alacağını, devredilen alacaktan önce veya onunla aynı anda muaccel olması
koşuluyla borcu ile takas edebilir.” denmektedir.
Son olarak borcun naklinden söz
etmek gerekirse sözleşmedeki borç ilişkisi münasebetiyle doğan borcun üçüncü
kişiye geçirilmesi ile gerçekleşmektedir. Bu nakil işlemi, alacaklı olan ile
konu olan borcu üstlenen arasında yapılabilen bir sözleşme ile geçerlilik
kazanmaktadır. Borçlu tarafın muvafakatinin aranmasına ihtiyaç yoktur. TBK m.
195’e göre “Borçlu ile iç üstlenme sözleşmesi yapan kişi, borcu bizzat ifa ederek
veya alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu borcundan kurtarma
yükümlülüğü altına girmiş olur.” denerek iç üstlenme sözleşmesi
açıklanmıştır. Devamındaki madde olan TBK m.196’ya bakıldığında “Borçlunun
yerine yenisinin geçmesi ve borcundan kurtarılması, borcu üstlenen ile alacaklı
arasında yapılacak sözleşmeyle olur.” denerek dış üstlenme sözleşmesi
açıklanmıştır. Borcun nakli geçersiz olarak kurulmuşsa, borcun intikal etmesi
söz konusu olmaz, önceki borçlu, aynı şekilde borçlu olarak kalmaya devam eder.
Stj. Av. Batın ÇEBİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.