Israrlı takip; “musallat olma veya dadanma” olarak, diğer bir ifade ile bir kişiyi rızası olmadan, sürekli olarak gözetlemek şeklinde tanımlanabilir. Suç boyutuyla ise failin; mağdurun güvenliğini tehdit ederek, kasıtlı, kötü niyetli, sürekli olarak devam eden eylemiyle, iç huzurunu bozması olarak açıklanabilir. Hukuken bu kavram, yalnızca mağdurun fiziki takibi şeklinde anlaşılmamalıdır. Zira kavram, farklı hukuk disiplinlerinde farklı şekillerde ifade edilebilmektedir.
Bir
eylemin ısrarlı takip suçu kapsamında kabul edilmesinin temel şartı mağdurun fail
tarafından sürekli, zaman ve mekândan bağımsız olarak ısrarla rahatsız edilmesi
ve iç huzurunun bozulmasıdır. Yasal düzenlemelerde genel olarak fiilin ısrarlı
takip suçunu oluşturmasının ön koşulu failin davranışının mağdurda makul ve
ciddi bir korku yaratmasıdır.
Israrlı Takip Suçunun Unsurları
I.
Korunan
Hukuki Değer
Israrlı
takip suçu, 5237 sayılı TCK’ de m.123/A’ da düzenlenmiştir. Söz konusu suç
hürriyete karşı suçlar bölümünde düzenlendiğinden, kanun ile korunan temel
hukuki yararın “kişi hürriyeti” olduğu söylenebilir. Ayrıca bireyin rahatsız
edilmeme, huzur ve sükûnun korunması, hareket özgürlüğü, özgürce düşünme ve
karar verme, bedensel dokunulmazlık, mülkiyet, mahremiyet ve yalnız bırakılma
hakları da korunmaktadır. Tüm bu ifade edilen hakların korunması gözetildiğinde,
korunan hukuki yararların karma nitelikte olduğu sonucuna varılabilir.
Israrlı
takip, mağdurları mahremiyet, hareket özgürlüğü, seyahat özgürlüğü, korunma ve
güvenlik hakları, serbest dolaşım hakkı gibi bazı temel ve insani hakları ihlal
ederek, bu temel insan haklarından kişiyi mahrum bırakmaktadır. Bu ihlal edilen
temel haklar da korunan hukuki yararlardandır. Her ne kadar, ısrarlı takip
suçu, vücut dokunulmazlığına ya da cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar
arasında sayılmıyor olsa da suç oluşturan fiiller ile vücut veya cinsel
dokunulmazlığının ihlal edilmesi tehlikesi bulunduğundan, TCK m.123/A ile siber
tacize karşı koruma sağlanması da amaçlanmaktadır.
II.
Fail
ve Mağdur
Israrlı
takip suçunda herkes fail ya da mağdur olabilir. Ancak TCK m.20/2 uyarınca tüzel
kişilerin fail olabilmesi mümkün olmadığından fail ancak gerçek kişi
olabilmektedir. Maddede geçen “bir kimse” ifadesinden anlaşılacağı üzere,
kanunda sayılmakta olan fiiller belirli bir kişiye yöneltilmiş olmalıdır.
Mağdurun belirli bir kişi olmaması durumunda ısrarlı takip suçu da oluşmaz. Bu sebeple
tüzel kişiler suçun mağduru olamaz.
Maddenin
ikinci fıkrasında ağırlaştırıcı nedenler açıklanmaktadır. Buna göre mağdur
çocuk veya failin ayrıldığı eşi ya da boşandığı (eski) eşi oluşu ağırlaştırıcı
sebeplerdir.
Israrlı
takip suçunda mağdurun psikolojik, ruhsal ya da fiziksel olarak, failin
kendisine gerçekleştirmekte olduğu fiillerin rahatsızlık verecek düzeyde
olduğunu fark edecek durumda olması gerekmektedir. Zira mağdurun bunu algılayabilecek
durumda olmaması halinde, suçun konusunun oluşmayacağından bahisle suçun
oluşmayacağı kabul edilmelidir.
III.
Hareket
ve Netice
Israrlı
takip suçu seçimlik ve bağlı hareket suçu olup yalnızca maddede sayılmış olan
hareketlerden biri veya birkaçının işlenmesi ile gerçekleşebilir.
Suçun
oluşması için failin eylemlerini ısrarlı bir şekilde gerçekleştirmesi
gerekmektedir. Isrardan neyin anlaşılması gerektiğine dair TCK’de kesin bir
tanım olmasa da yargı kararlarınca eylemin birden fazla kez tekrarlanması,
failin eylemini istikrarlı gerçekleştirmesi, mağdurun bu eylemi istemediğini
açık ya da örtülü biçimde belirtmesi, eylemler arasında uzun bir zaman
geçmemesi gibi koşullar aranmaktadır. Eylemin tek seferlik gerçekleştirilmesi,
ısrar unsurunu taşımadığından ısrarlı takip suçundan da bahsedilemeyecektir. Bu
sebeple, suça yol açan davranışların birden çok kez gerçekleştirilmesi ve
mağdurda rahatsızlık hissettirmesi gerekmektedir. Ancak suçun oluşması için failin,
ısrarlı davranışlarını mutlaka aynı hareketi farklı zaman dilimlerinde
gerçekleştirmesi aranmaz. Fail, maddede ifade edilen eylemlerden birini ısrarlı
biçimde gerçekleştirebileceği gibi farklı fiilleri farklı yer ve zamanlarda
tekrarlayarak ısrarını gösterebilir.
Suç
tipindeki ilk hareket “fiziken takip
etmek” biçiminde ifade edilmiş olup bu hareket mağdurun fail tarafından herhangi
bir yerde, zamanda ve şekilde izlenmesi olarak tanımlanabilir. Fiziki takibin
söz konusu olması için failin mağdura mutlaka fiziksel temasta bulunması
gerekmez. Fakat bu eylemin de ısrarlı ve zamana yayılmış olması gerekir.
Bahsedilen
ikinci fiil ise “haberleşme ve iletişim
araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya
çalışmak” şeklinde belirtilmiştir. Buna göre failin mağdurla mağdurun sosyal
medyalarını ve herhangi bir iletişim aracını kendisi takip ederek ya da üçüncü
kişiler aracılığıyla iletişim kurmaya çalışmasıdır. Temas kurulmaya çalışılması
suçun oluşması için yeterli olup temasın kurulması şartı aranmamaktadır. Ancak
tüm bu sayılan şartlar yeterli olmayıp mağdurun, failin temas kurmaya yönelik
hareketlerinden kaynaklı olarak ciddi şekilde huzursuzluk yaşaması veya
kendisinin ya da yakınlarından birinin güvenliği için kaygı duyması da
gerekmektedir.
Suçun Manevi Unsuru
Israrlı
takip suçu için failin kastının olması yeterlidir. Bu kasıt olası kasıt
olabilir ancak taksir söz konusu olamaz. Fail, kanunda tanımlanan takip
fiillerini mağduru rahatsız etmek ve mağdurla temas kurmaya çalışmak şeklinde
gerçekleştirmelidir. Aksi halde kastın varlığından söz edilemeyeceği kabul
edilmelidir. Temas kurma eylemi failin kimliği gizli ya da açık şekilde
olabilir.
A.
Hukuka
Aykırılık Unsuru
Suç,
şikâyete bağlı olduğundan mağdurun rızası hukuka uygunluk sebebi olarak kabul
edilebilir. Mağdur, takip edildiğini fark ettiği halde bu duruma ses çıkarmıyor
ve fail hakkında şikâyette bulunmuyorsa mağdurun rızasının olduğu farz
edilmelidir.
B. Suça Etki Eden Haller
Madde
hükmünün ikinci fıkrasında ağırlaştırıcı nedenler düzenlenmiştir. Suçun çocuğa
veya ayrılık kararı verilmiş yahut boşanılan eşe karşı işlenilmesi
ağırlaştırıcı neden olarak sayılmaktadır. Fıkranın c bendinde ise fiilin,
hakkında “uzaklaştırma ya da konuta,
okula veya iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından
işlenmesi” ağırlaştırıcı sebeptir. Maddenin ikinci fıkrasında sayılan
nitelikli haller için de şikâyet şartı aranmaktadır. Fail bu durumda bir yıldan
üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suç, şikâyete bağlı olup CMK m.253/3
uyarınca değişikliğe gidilmiş ve ısrarlı takip suçu uzlaştırma kapsamı dışına
çıkarılmıştır.
Av. Pınar KUTLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.